25 Temmuz 2023 Salı


ZOM YAHUT ZOOM 
"Zom olmak"" diye bir deyim var. Aşırı sarhoşluk hâli için söylenir.
"ZOOM" olayı da böyle bir şey; zoom oldular.
Konu sadece CHP ile ilgili değil ve ben de siyasetle ilgili bir adam değilim. Seçim olur, kendi doğrularıma uygun olana, yüzümü yarım dönerim o kadar. Sırf, tuttukları partinin neferi olmadığım için de tavrım hiçbirinin hoşuna gitmez ve karakterleri aynı olan iktidarcılar ve muhalefetçiler aynı ağızla bühtanda bulunurlar. Hep böyle oldu.
Zoom olayı, bence memleketteki siyasetçi kalitesini gösteriyor. İktidar partisinin siyasetçileri de bu halkı temsil edecek kıratta değiller. Bunları yücelten ayak takımı, eski akademisyen çeşidi okur yazar ayak takımı vs. kalitesizliği meşrulaştırıyor. Neden isim zikretmediğimi soranlar var. Yazdıklarıma geriye doğru bakarlarsa isim isim eleştirilerimi görmüş olmalıydılar. Zikrettiğim de oldu ve mahkemeye verilmekle tehdit edildim. Vermezseniz namertsiniz dedim ve çekildim.
Bir hastane olayı yaşanmıştı. Yüreğimi koydum. Sonra dönüp baktım ki, güya şehir adına hoplayıp sıçrayanlar, sayın siyasetçi ile ve hempası bürokratlarla kol kola geziyor.
Eleştirdiğim vasatı siyasetçi yapan ve dokunulmaz yapan kuvvet işte bu sivil kalitesizliktir. Yiyin pastırmalı madımağı, bir de Sivas Halayı çekin sizden yiğidosu olmaz. Hele bir de bakan beyle, vali beyle filan resim çektirirseniz, değmen gitsin.
En yakınımda, dost gibi gözükenler bile ilk kavşakta sattılar ve kulaklarının üzerine yattılar. Neler yaşandığını samimiyetine inandığım dört, hadi olmadı bir adam sorsa da vesika ve resimlerle anlatsam. Yok. Yokoğlu, yok. Benim hatıram ve ötede sual olunursa vesikam olarak kalacaklar. 

23 Temmuz 2023 Pazar


BİR GÜZEL ADAM
Bakmayın bugün Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı köşküne bizlerin tanıdığı ve pekçoğumuzun yollarının
“dava” münasebetiyle kesiştiği insanların çağrıldığına…
Bir zamanlar çok küçük işler için bile başkentte kendimize bir dayanak, bir tanıdık arardık.
Anadolu insanının hastası olursu, iş derdi olurdu, okul derdi olurdu, yurt derdi olurdu… Belli adreslere
uğrar kendimizi tanıtır ve yardım talep ederdik.
O zamanlar emin olun bizim insanımız daha samimi, daha dost, daha fedakârdı.
Gidilen adreslerden biri de Mavera Dergisi’nin çıktığı Akabe Yayınları’nın Kızılay Bayındır Sokak, zemin
kattaki yeriydi. Sonra yine aynı mahalde galiba üçüncü kata taşınmışlardı…
Yedi Güzel Adam’ın bendeniz beşini orada tanımıştım. Nazif Gürdoğan pek gelmezdi, Nuri Pakdil hiç
gelmezdi. Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Alâeddin Özdenören ve Rasim Özdenören
neredeyse mesai saatlerinden sonra Mavera’ya damlarlardı. Erdem Ağabey merhum hep orada idi,
hem daha ziyade yakınlık kurmuş, yaşımız otuzu aştıktan sonra da dost olmuştuk. Rasim Özdenören
hariç, dört güzel adam Rahmet-i Rahman’a emanettir…
Aynı dönemin gençleri olduğumuz için ve aynı tastan su içmişliğimiz olduğu için hatırşinas dostum
Kadir Pürlü arayıp “Rasim Abi burada deyince!” üniversitedeki işleri aksatmak pahasına gittim. Dost
da değil, kardeş gibi kucaklaştık. Böyle bir de ahir demlerinde Erdem Ağabey ile kucaklaşmıştık Sivas’a
geldiğinde… Erdem Ağabeye milletvekili olduğu zaman da telefonu açıp herşeyi söyleyebiliyordum,
ondan öncede. Kaşları eğilmez alınları kırışmazdı.
Rasim Ağabey’i yıllar önce aramış, kendinde olduğunu tahmin ettiğim bir kitabın fotokopisini
istemiştim; birkaç gün sonra geldi, hala kitaplığımdadır.
Biriyle ilgili bir şey anlatınca pekçok şey aklıma geliyor, sadece rahmet diliyorum. Akif İnan, Cahit
Zarifoğlu, Alaaddin Özdenören de aynı dostluğu gösteren insanlardı ve sanatkârlıkları ayrı bir
konudur; bence onları güzel yapan işte bu: İnsanlıklarıydı…
Anadolu İnsanının dedim ve “Dava” dedim…
Şimdilerde Anadolu İnsanı denilince aklıma çok da sevimli bir tip gelmiyor. Şimdilerde davası olan
adam da yok gibi ama söyleyeyim bizim davamız gerçekten haktı ve insanlık davasıydı. Rasim
Ağabey’in orada sekreter oluşundan sonra giremediğimiz yerlerden biri olan DPT’ye girmeye başladık.
Olağanüstü birşeydi bu bizim nesil için. “Hadi bir Rasim ağabey’e uğrayalım!” demenin keyfini
bugünkü nesillerin anlaması çok zor. Toplantıda olurdu, sekreter hanım hepimizi Rasim Ağabey’in
geniş masalı odasına alırdı. Emin olun şu anda çok üst düzey bürokrat olan, milletvekili, bakan olan o
zamanın dava sahibi gençleri o masada çay içmiştir.
Herkesin ayrı bir derdi olurdu ve Rasim Ağabey sabırla tek tek dinlerdi ve nezaketle yolcu ederdi. Çok
tatlı ve derin sohbetlere dalardık... İlgilenirdi, arardı sorardı, telefon ederdi, not yazıp gönderirdi ama
kimseyi asla geri çevirmezdi…
Güzel bence böyle olunur. Şimdilerle mukayeseye kalksam, birileri aaa bizi kastetmiş diyebilir ama
kusura bakmayın böyle ciğerli ve değerli “güzellerimiz” ya yok, ya da hissedilmeyecek kadar az. İsim
saymayacağım o günün genci olan çok değerli parlamenterler, bakan vs. bir müşkili olur da bize iş
çıkarır diye arka sokaklarda yürüyor, telefonlarımıza dahi çıkmıyorlar. Kendisini tanımayan ve dara
düşmüş insanlara nasıl davranırlar, siz hesap edin.
Dedim ki:

─ Abi, üniversitede işim var, buradan acilen oraya gideceğim… Sonra uygun olursanız, burası
müslüman mahallesidir ve hin-i hacette gücümüzün yeteceği her şey emrinizdedir, hanemiz
hanenizdir…
Dedi ki:
─ Sadece hin-i hacette değil, her hâl-ü kârda değil mi?
─ Evet, her hâl-u kârda…
Dedim…
Güzel değil mi?
Bekledim ama görüşemedik sonra, çünkü fark ettim hem sağlığı fazla harekete imkân vermiyordu,
hem de aynı gün Sivas’tan ayrılmışlar.
Allah ömrünüzü uzun ve bereketli kılsın Rasim ağabey… 

19 Temmuz 2023 Çarşamba

RİCAL VE HALK
"Büyük bildiğini, küçük gördüğünü yapar." derler...
Bu yüzden devlet büyüklerinin, liderlerin, cemaat önderlerinin davranışları halkı derinden etkiler.
Üslup, davranış, giyim kuşam, jest ve mimik hattâ...
Ekser ahali ricalin davranışını nefsine hüccet kılmaya meyillidir.
Rical, kendi şahsi ahvalini meşrulaştırmak yerine, güzel ahlakın her cüzünü samimiyetle tatbik etmelidir.
Afakî olanla, enfüsî olan arasındaki bağ tek yönlü değil; çift yönlüdür, kesinlikle öyledir. Daha sarih söylersek: Kalp ile göz birbirini besler; gözden kalbe, kalpten göze yol vardır...
Gâhî rical kalp, ahali gözdür; gâhî ahali kalp, rical gözdür.

8 Temmuz 2023 Cumartesi

HALLAĞA ERÜĞÜ

"Halil Ağa Eriği" aslında bir marka...

Alünasyona uğramış olanlar belki dudak büker ve çocukluk tadı derler ama inanın hâlâ tertemiz bir lezzet. Benim neslimin mahalli ağızla Hallağa Erüğü deyince dişlerinin kamaştığını tahmin ediyorum.

Eriklerin kralı, tatlıya yakın mayhoş bir erik, Napolyon Kiraz'dan biraz daha iri, bölmeye hacet olmadan atıyorsunuz ağzınıza... Dişle damakla nizalaşmadan kendini bırakıyor, geriye bir ufacık çekirdek kalıyor.

Aha bu mevsimde gözlerim arar, denk düşerse araba kullanırken bile gözüme çalsa derhal park eder ve gider alırım.

Bu kez komşudan hediye geldi, kim bilir şehrin dışında henüz varlığını sürdüren hangi garip ağaçtan.

Yerli ve soylu bir meyve, belki de nesli tükenmek üzeredir.

Bir kenara birkaç çekirdek ayırayım, belki dikmek kısmet olur.

7 Temmuz 2023 Cuma

VEKÂLETEN ÖZGÜRLÜK
Hannah Arendt,"Yetişkinlerin otoritesinden kurtulmakla çocuk özgürleştirilmiş olmaz, çok daha ürkütücü çoğunluğun zalimliğine, maruz bırakılmış olur!" demiş...
Bunu hayatının kısm-ı azamı üniversitede geçmiş biri olarak, iyi bilenlerden biri sayılırım...
Elinin önünü arkasını bilmeyen ama kalıbı büyük adam gibi gösteren çocukların özgürlüğün ne işe yarayacağını öğrenebileceği tek yer aile ortamıdır. "Özgürlük Eğitimi" verilmediğinde, çok fazla eğitim zayiatı veriyoruz.
Baştan ayağa ve güya rasyonelleştirilen dünyada kendini tüketen insana, aklını kullanmaması gereken bir özgürlükler pazarı kurulmuştur... Aklını kullanmasına gerek yoktur, çünkü eldeki seçenekler zaten hür aklın ürettikleridir, ayrıca zahmete gerek yoktur.
Tepe tepe kullananın, aslında tepile tepile kullanıldığını anlamak; mevcut dünyada sorumluluk sahibi insan olmanın ön şartıdır...
Bu noktada roller değişiyor...
Pazarın sunduğu özgürlük mallarını fiyakalı bir biçimde kullanan epistemik, siyasi, iktisadi seçkinler, mevcut dünya sisteminin garantörleridir... Çünkü sorumluluk taşımazlar, riske girmezler, birbirlerinin pisliğini örterek yaşarlar...
Çoğunluk zalim midir?
Evet...
Ama zalimlikleri vekâletendir.
Çoğunluğa vekâleten “özgürlük üretenler”in zalimlikte vekilidir çoğunluk…

4 Temmuz 2023 Salı

YETİM HAKKI YEMENİN KÜLTÜREL MEŞRUİYETİ
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2022 bütçesinde Sosyal Konutlar için 12 milyon, kentsel dönüşüm için ise 492 milyon lira ayırılmış. Reklam, tanıtım, organizasyon bütçesi ise 849 milyon lira." imiş. Resmî açıklama...
Reklam vs. rakamını tek kelimeyle iğrenç buluyorum. Bütün belediyelerde bu kalemin aslında birilerini nemalandırma üç kağıtçılığı olduğu malumdur.
Bu hal, İstanbul ile ve CHP belediyeleriyle sınırlı değildir...
Bence meşru yolsuzluk bu işler ve çoğu "kültür faaliyeti" adı altında yapılıyor.
Kültür kadar başınıza taş düşsün...
Bir de işin valilik boyutu var. Vilayet makamları da bu işlere maalesef açık.
Seçilmiş, atanmış her kim iseniz. Size devletin ayırdığı bütçeyi, dar gelirli bir hane reisinin aile bütçesini harcadığı gibi harcamıyorsanız, büyük vebal altındasınız. Tüyü bitmedik yetim hakkı yemenin, başka bir tarifi ve ifadesi yoktur.