19 Ağustos 2013 Pazartesi

MECCANEN

Meccanen diye bir şey vardır sayın müdür…
Ve meccanen diye bir şey vardır saygıdeğer ortaklar…
Evet ortaksınız.
Belki en tepenizdeki umum müdürün temsilcisisiniz; ama ne olursa olsun kaderde, kıvançta, tasada ortaksınız. Akçalı işleri mi? Gizlidir ama sen de mustafasın yani: Seçilmiş, şehre gönderilmiş bir adamsın. Kimbilir, belki seni buraya gönderen kuvvet sırf şu yaptığın işleri yapmak için seçmiş ve göndermiştir. Sana git; şunlarla irtibata geç, şunlarla şirket ol, filan gazeteyi oku, falan otlangaçta köfte ye demişlerdir.
Olmayacak iş değil.
Şuna bak ulan!
Şehirdeki bazı bürokratlara beni soruyormuş… Hani kendisi ehli cemaat, ehl-i tarik, ehl-i salat, yani kurtulmuş bir adam, hem bu dünyada hem ahirette.
Ama bu şehir böyledir; dağdan gelenlerle, içimizdeki “birleşikler” el ele şirket halinde yaşarlar. Üstelik utanmadan her türlü pis işi de yapar ve akşam da “medrese” adını verdikleri apartman dairesinde hakk için(!) ders okurlar.
Evet, meccanen diye bir şey vardır; sizin asla bilemeyeceğiniz ve tadamayacağınız.
Ve herşeyin ötesinde dostluk diye bir şey vardır.
Herkes sizin gibi değildir yani müdür ve ortakları…
Ve herşeyin ötesinde sıradandan da aşağı bir düzeyde bu ilde saltanat süren iktidar mensupları. Bakanlar, milletvekilleri, başkanlar ve yamaklar… Bu hasta şehre hizmet eden sıradan hastabakıcı gibisiniz.
Söylediğim her şey meccanendi ve dostlukla ilgiliydi. E tabi eski dostlar müsabaka seyreder gibi yazdıklarımı okudular ama eski dost değil onlar; eskiden dosttular.
Bu tam bir güruhlaşma halidir işte bela da bu noktada gelir.
İşin garibi hesabı olan da bizimle görür.
Yiyenler, içenler, ortaklar, oynak ve kıvraklar yeni duruma göre konum belirleyerek yaşarlar.
Aslında bu adamlar, aha bu şehrin hem tarihi hem de talihidirler ve tabii gelecekleri de.

Hepinize hayırlı olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder