Ve meccanen
diye bir şey vardır saygıdeğer ortaklar…
Evet
ortaksınız.
Belki en
tepenizdeki umum müdürün temsilcisisiniz; ama ne olursa olsun kaderde,
kıvançta, tasada ortaksınız. Akçalı işleri mi? Gizlidir ama sen de mustafasın yani:
Seçilmiş, şehre gönderilmiş bir adamsın. Kimbilir, belki seni buraya gönderen
kuvvet sırf şu yaptığın işleri yapmak için seçmiş ve göndermiştir. Sana git;
şunlarla irtibata geç, şunlarla şirket ol, filan gazeteyi oku, falan otlangaçta
köfte ye demişlerdir.
Olmayacak iş
değil.
Şuna bak
ulan!
Şehirdeki
bazı bürokratlara beni soruyormuş… Hani kendisi ehli cemaat, ehl-i tarik, ehl-i
salat, yani kurtulmuş bir adam, hem bu dünyada hem ahirette.
Ama bu şehir
böyledir; dağdan gelenlerle, içimizdeki “birleşikler” el ele şirket halinde
yaşarlar. Üstelik utanmadan her türlü pis işi de yapar ve akşam da “medrese”
adını verdikleri apartman dairesinde hakk için(!) ders okurlar.
Evet,
meccanen diye bir şey vardır; sizin asla bilemeyeceğiniz ve tadamayacağınız.
Ve herşeyin
ötesinde dostluk diye bir şey vardır.
Herkes sizin
gibi değildir yani müdür ve ortakları…
Ve herşeyin
ötesinde sıradandan da aşağı bir düzeyde bu ilde saltanat süren iktidar
mensupları. Bakanlar, milletvekilleri, başkanlar ve yamaklar… Bu hasta şehre
hizmet eden sıradan hastabakıcı gibisiniz.
Söylediğim
her şey meccanendi ve dostlukla ilgiliydi. E tabi eski dostlar müsabaka
seyreder gibi yazdıklarımı okudular ama eski dost değil onlar; eskiden
dosttular.
Bu tam bir
güruhlaşma halidir işte bela da bu noktada gelir.
İşin garibi
hesabı olan da bizimle görür.
Yiyenler,
içenler, ortaklar, oynak ve kıvraklar yeni duruma göre konum belirleyerek
yaşarlar.
Aslında bu
adamlar, aha bu şehrin hem tarihi hem de talihidirler ve tabii gelecekleri de.
Hepinize
hayırlı olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder