4 Kasım 2011 Cuma

Eski Mesel

I.
Derler ki: Söz para etmez, söylersin geçiverir.
Kaç eder, kaça gider, kaç verir, kaça verir?

“Kaç”tan başka soru mu kaldı, şimdi?
kim düşünür “dört sual”e cevabı şimdi?
“How much money” ah o frenk dilberi
çığırından çıkardı kadınları erkekleri…
Orda how much, burda “kap kaç?” düzeni
sürdü soframızdan nurlu alınterini.
Faiz asaletmeab, asillerin asili
her doğanın ikizi her göçenin varisi.

Üç öğün kamçı yedi borcun altında kaldı
taksit taksit tükendi yiğitlerin yüreği.
Tefeciler çalımlı kurumlu hem de meşru
centilmen haramiler şehre karakol kurdu.
Bir koşu markete var dolduruver poşete,
ne varsa sal sepete iştahımız dokuz kat.
Çöp dağları tevatür kalkınma göstergesi
gerçek dağlarsa arsa parselle parselle sat.

Bir günah yüzünden sürgün olduk cennetten
tükettik günahı da cennet kuralım derken.

II.
Derler ki: Eski meseldir aşk, elde kalan bu
deşeleme eski meselleri devran bu.

Ey ilk dersi kaçıranlar, ipek hırkalılar
bir ömür sarartanlar “mutlu musun?”la!
Tenzilatlı aşk romanları yazılır sizler için
“Verevine Yalnızlık” meselâ, sezon sonu;
son satırdan başlamalı okumaya.

Yalnızlık ki şirklerin en basiti en ucuzu...

Evsiz kızların yalnızlığı acayip fiyakalı
kart eleştirmenler içinse derin mevzu…
Karışır birbirine rock’n roll, ferah feza;
Sarı sevdalar çekeriz, hormonlu şarkılarla...
Devir: Post-aşk devridir, aşka darbe zamanı:
waoooow demek düşer bize, yedi elif miktarı.

Değil, yanlış, yalan, eğri! Neresini düzeltmeli
Aşk bu aşk! Gazete havadisi değil ki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder