Bayrak denilince çoğumuzun
aklına gayr-ı ihtiyari Arif Nihat merhumun muhteşem şiiri gelir. O şiir,
hamaset dozu yüksek törenlerde kabadayı ağzıyla okunduğunda bir burukluk duyar;
naralar, gürültüler ve patırtılar içerisinde çarçur edilişine üzülürdüm. Her kelimesi
samimi o nazımda şairlerin bazen nasıl meramlarını aşabilecek taşkın gönüllere
sahip olduğuna örnek gösterilebilecek “Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını
bozacağım!” gibi mısralar da yok değildir. Ama ne olursa olsun Arif Nihat gönlü
yüce bir insandır ve şiiri öyle inşat edilmemelidir. Düşündüm, söyleyemedim; işin
içinde bayrak sevgisinden mahrum olmakla itham edilmek vardı, o tehlike elan da
var. Başka ve belki daha mühim bir tehlike de işlerine geldiğinde hayatı en
rasyonalistten daha irrasyonel bir biçimde aklın içine sığdırma gafletinden
vazgeçmeyen radikal takılanların takıntılarıdır. Akıl nimeti sayesinde irrasyonel
taraflarımın farkındayım ve bayrak şiirini adabınca dalgalandırmaya devam ediyorum.
Cehaletin hamasetle örtüştüğü
ve örtüldüğü şu içinden geçtiğimiz günlerde kim nerede bir bayrak sallıyorsa,
orada millî, hatta beynelmilel bir anlam taşıyan hilalin birlik için değil,
bölücülük için kullandığına kesin kanaat getirdim. Bayrak sahibi olmak, onu
taşımak, anlamak, değerlendirmek medeni bir şahsiyete sahip olmayı gerektirir. Atalarımız,
herhalde her sabah yerinden kalkarak bugün kime bayrak sallamalıyım, aman işe
gitmeden önce bayrağımı yanıma alayım da belki sallamak icap eder diye
düşünmüyorlardı; çünkü edep, erkân, yol bilen medeni insanlardı. Galiba bizler
de ilk çocukluk yıllarımızda “bayrak kaldırma”nın, “bayrak açma”nın, “bayrak
sallama”nın muaşeretine az çok vakıftık; bohçalar içerisine konularak
sandıklarda saklanan bayraklar olur olmaz çıkarılmazdı. Meydanlarda hilalin
birleştirici manasına muhalif bir biçimde her vesileyle “bayrak şov” yapan
güruhların hali ise medeniyet hanemizde bir aşınmayı resmetmektedir. Bayrak
kaldırmak, bayrak açmak ciddi bir iştir; ya savaş ilan etmişsindir, ya isyan
edilecek bir durum söz konusudur; bayrak açılır ve altında toplanılır, o dem senlik
benlik biter.
Bayrak bir de düğünlerde
kaldırılır; düğün evinin bacasına dikilerek, orada bir taze aile kurulduğunun
müjdecisi ve toy işareti olarak dalgalanırdı. Çünkü aile, milletin küçük bir
örneği ve nüvesidir. Bayrak, düğün bitene kadar durur; sonra gelin alayı gelini
bayrakla kocasının evine kadar götürür ve bayrak itinayla sandığa koyulurdu.
Gelin kocasının evine götürülürken bayrak bir yandan dalgalanır ve bir yandan
da hep bir ağızdan salâvat-ı şerife getirilirdi. Bu yapılan işe de “Bayrağı
salavatlamak” denilmekteydi. Bütün bu incelikler, düğünü olağanüstü güzellikte
temaşası hoş bir merasime çevirmekte idi. Böylesi düğünlere bazı köylerimizde
nadiren de olsa hâlâ rastlanmaktadır; pekçok renk ve incelik kaybolmaya yüz
tutmuş; anlaşılmaz hale gelmiştir. Meşhur, Yemen ağıtının “Mızıka çalındı düğün
mü sandın/Al yeşil bayrağı gelin mi sandın” mısraları, anlattığımız düğünlerin
ve düğün bayrağının türküde yaşayan delilleridir.
Maalesef, bu ülkede post-modern
namlı, deha ürünü psikolojik savaş tatbikatından sonra, sabah yerinden kalkan
ne idüğü belirsiz ve çoğu marjinal fırkalar; ortodoks zümreleri kamu alanından,
hatta kaldırımlardan sürmek için bayrağı bir taarruz aracı gibi
kullanmaktadırlar. Bayrak istismarcılarının, hakikatte ne hilale muhabbetleri
vardır, ne yıldıza; maksat, ülkesini gerçekten seven pekçok insanı bayraklar
gölgesinde döverek, derin bölücülük yapmaktır. Şuursuz ve hesaba sığmaz
tatbikatlar sayesinde halkın bir bölümü hilalden başka semboller aramak
gafletine sürüklenmiştir. Gaflet gafleti körüklemiş beşeri haritamızda derin
çatlaklar oluşmuştur. Bu kadarı yetmemiş olmalı ki, hâlâ her vesileyle
“Cumhuriyet Mitingi” yahut “Özgürlüğe Çağrı” gibi psikolojik harp kokan cilalı
adlarla toplanan güruhlar, mızrak uçlarına bayrak takarak birilerini
“ötekileştirmek” çabasındadırlar.
Bayrak; vatan cidden
tehlikedeyse, işgal yahut saldırı durumunda açılır ve herkes onun altında
toplanarak birlik haline şahadet eder. Arif Nihat’ın o muhteşem mısralarıyla
işte o anlarda bayrak gerçekten “Mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü/Kız
kardeşimin gelinliği şehidimin son örtüsü…” olma manasıyla birebir örtüşür. O
vakitler dışında siyasi niyetlerle bayrak açmak, bayrağın manasına kökten
muhalif bir harekettir. Siyaseten “öteki” ilan ettiklerini yok etmeye azmetmiş
kalabalıklar, miting meydanını terk ederler; bayrakları da muhtemelen torbalara
doldurarak bir dahaki “meydan şov”için saklarlar. Ertesi gün gazetelerde “Yürüyüşte
metrelerce bayrak kullanıldı!” yahut “Mitingde dev bayrak açıldı!” gibi
manşetler boy gösterir. Böylesi mitinglerin niyetinin güç gösterisine yönelik
birer şov olduğu bayrağın metrelerle, metrekarelerle ölçülmesinden bellidir.
Birini çevirip “Hilal nedir?”, “Yıldız ne anlama gelir?” diye sorsanız,
korkarım cevap yerine bayrak sapıyla dayak yersiniz, hatta linç bile ederler
adamı; evet öylesine de sıkı ulusalcıdırlar. Bayrağı büyük ve çok gözükmek
kastıyla bir kamuflaj aracı olarak kullanmak, ince hesaplarla ve ince hesaplara
müteveccih geliştirilmiş soğuk bir savaş taktiğidir.
Milli maçlarda bile gereğinden
fazla bayrak açmanın ve sallamanın bayrağı aleladeleştirmek olduğunu,
sportmenlikle hamasetin bağdaşmadığını düşünüyorum. Milli maçlar şöyle dursun,
Telsim-lenerek sektörel bir boyut kazanmış süper lig fanatikleri de artık,
bayrağı rakip takımlara tehdit aracı gibi sallamakta, sıradan bir pelerin gibi
sırtlarına dolamakta bir beis görmemektedir. Bir bayrak ancak bu kadar
manasızlaştırılabilir ve ancak bu kadar saygısızca kullanılabilir. Hadi
üretimini engelleyemezsiniz; yok mu yahu kanun kitaplarında bayrağın nasıl,
nerede ve ne amaçla kullanılacağını tayin eden bir kanun? Biliyorum aslında
böyle şeyler daha çok kanunla değil, edep ve terbiye ile alakalıdır ama bayrak
istismarcıları ne edepten anlar, ne terbiyeden. En azından bu şımartılmış
kalabalıkları cesaretlendirenlerin konu hakkında mutlaka derin derin
düşünmelerini isterdim. Tabii sergilenen çirkinliği fark edebilecek basiretleri
varsa.
Memlekette o kadar sahte
bayraktar türedi ki, birgün gerçekten bayrak açmak ve onun maneviyatı altında
toplanmak lazım geldiğinde hakikisini bulmakta zorluk çekeriz diye de kaygılanırım.