Baba
erenlerden bir temsil ile başlayalım…
Köy halkı
yağmur duasına çıkmış… Dua, dua, dua; eller boş, yüzlerde gam kasavet… Bulutlar
toplanıyor dağılıyor, saklambaç oynuyorlar adeta…
Baba, “Bana
bırakın!” demiş, “Bir dua edeyim de seyredin…”
Dua etmiş ve
gerçekten yağmur yağmaya başlamış…
Baba’ya bir
gurur gelmiş ki, sormayın. Gökyüzüne küstah, köylüye mağrur bir poz ile:
—Ne
diyorsunuz, iki de kar attırayım mı?
Demiş…
Demiş
demesine ama demesiyle beraber gökten hışım gibi kelle iriliğinde dolu yağmaya
başlamış…
Taksim bildirisi,
tam facia; belki facianın başlangıcı…
Bildirinin
ilk cümlesinde gurur ama ne gurur… “Bizim sınırları aşan şanlı direnişimiz…”
ifadesi, tüm hüsn-ü zan ve niyetleri yerle bir ediyor. Ne yağmur umulur, ne
rahmet tecelli eder buradan…
“Bizim
Sınırlarımız” dışında sana-bana-ona, yani topyekûn Türkiye’ye öyle dış
gıcırdatanlar var ki, ülkemizi cehenneme çevirirler.
“Bu daha
başlangıç!!!” ifadesi, acayip bir ünlemdir; imlaya gelmez!
“Neyin
başlangıcı” olduğuna bunu yazanlar bile cevap veremezler… Kibir, gurur bile değil; “küstahlık”tır…
Başbakan da dâhil,
bütün sebep ve aktörlerin hiçbir önemi yoktur…
Hedefte
Türkiye vardır…
Günübirlikçiler,
güncel şovmenler aklınızı başınıza devşirin…
Germeyin!
Tel kopar hey hey biter!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder