3 Haziran 2013 Pazartesi

KİTLE BİR KEZ DAHA YARATIĞA DÖNÜŞTÜ


“Ben böyle olmasını istememiştim!”, kitle hareketlerine katılanların, ortalık yanıp yıkıldıktan sonra söyledikleri nedamet sözüdür…
Peki, ne istemiştiniz?
Gezi Parkı yıkılmasın!
Taksim Projesi’ni biliyor musunuz?
Tısssss… Cevap yok!
İşte kitleleşme esas o noktada başlamıştır…  Olayın indirgene indirgene önce Gezi Parkına, sonra ağaç katliamına dönüşmesi artık kolaydır…
Madem o kadar ilgiliydiniz, Taksim Projesi’nden haberiniz olmalı değil miydi?
Şimdi bana birileri bu eylemin sonuçları kestirilemeyen ve önceden düzenlenmeyen bir eylem olduğunu söylemesinler…
Düzenlenmiştir ve düzenleyecek kuvvete sahip zinde kuvvetler daima vardır…
“Ağaç katliamına dur!” demek için artistler, barok-başörtülü kızlar, İslamcılıktan geçinen ve bir ucuyla kesinlikle iktidardan nemalanan pop yazar ve şairler, fırsat bu fırsat diyen biracılar, tecavüzcüler, ulusalcı-milliyetçi vs. kesimler, her çeşit etnik unsurlar… Evet, hepsi “kendi kavgası” için iş başındadır…
Herkes kendi düşünde, hatta bir nevi sarhoş; adrenalinleri yükselmiş…
Bir katil gerekiyor… O da Tayyip…
Hükümet de değil, daha çok Tayyip…
Kusura bakmayın “Tayyip…” ortalığın lafı olduğu için öyle kullanıyorum… Bu kelimenin farklı ağızlarda nasıl telaffuz edildiğini bildiğim için, evvela o terbiyesizlerle aynı hatta muhalefet çizgisini asla benimseyemem…
Hükümet de “Tayyip”e indirgenmiştir… Başbakanın davranış, duruş ve kişilik özellikleri bu indirgemeye o kadar müsaittir ki: “Tek adam” görüntüsü çizmenin bedeli, “Tek hedef” haline gelmektir…
Kitle içindeki her birey kendi davasına hizmet eder ama iş işten geçmiştir… Kitle artık tam bir yaratıktır: Yakar, yıkar, hatta öldürür…
Kendini evine atan kurtulmuştur ama yaratık yeni canavarları içine katarak büyümeye devam eder…
Ankara’ya sıçrayan yaratık artık ağaç, ağaç katili barajını aşar ve TBMM’yi taşlar; İzmir canavarları parti binası yakar… Emin olun o bina dolu olsa bile yakarlardı…
Ankara’da kamunun zararı trilyonlarla ifade ediliyor...
Şu anda polis olan bir öğrencim Ankara’dan anında bilgi aktardı, sağ olsun… İzmir’den de farklı bir kanaldan bilgileri aldım… Ve malum ola gece uyumadım…
Sanki o öğrencim öz evladımdı… Haksız yere “Biber Gazı” ile özdeşleştirilen ve bizzat bedenleri “bariyer” olan polisler… “Kitle Yaratığı”na karşı biber gazından başka bir şeyler olmalı… Aldığım haberlerden biri de, eylemci üç gençle buluşan çevreci(!) genç kızın tecavüzden son anda kurtulmasıydı… Polis yetişmiş imdadına… Siyasetçilerin, polisi bariyer haline getirmeleri hoş değil…
Yaratık, bugün devam edecek mi?
Edebilir… Bu sefer tam siyasileşerek hem de… A. Şener’in İngiltere’den TV vasıtasıyla yaptığı çağrı mesnetsiz olmayabilir ve mesela 28 Şubat’ın sendikaları sahaya çıkabilir… Onun da hedefe yerleştirdiği bir “Tayyip” var…  Ama Sivas’ın yetiştirdiği bu nadir kıymet, sıradan bir aktör olmayıp, her rolün üstesinden gelen yetenekli bir siyasetçidir…
Biliyorum, bazılarını “millet-i merhume” terkibi rahatsız edecektir, ama ben bu terkibi çok ama çoook seviyorum… Ve dua ediyorum: Allah, millet-i merhumeye merhametini esirgemesin. Benim için her ferdi kıymetlidir…
NOT: Bilmenizde yarar olur… Belki fırsat olur da sosyoloji doktorası yaparım diye “Kitle Hareketleri” üzerine bir doktora çalışması yapmış, kenara koymuştum… Olmadı ama ben o çalışmayı çok ciddiye almıştım ve bütün kitle hareketlerini şimdiye kadar hatasız okudum… Demem o ki, ihtisasa da kıymet verin, varsın resmi doktoramız olmasın…
Bizim Sivas Gazetesi, 4 Haziran 2013.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder