Kültür,
“verilmiş imkân” üzerine insanın inşa ettiği mümkündür…
Bize iki şey
verilmiştir: Kitap ve Tabiat. Kültürü başka türlü de tarif edebilirler ama bu
tarifler dünyevî olanı ilahîden ayıran tanımlardır. Bu tanımların tamamı,
insanı özünde insan olarak değerlendirmeyen, irrasyonel olarak görülen her
yanımızı rasyonelleştiren modern zamanların hâkim iktidarıyla alakalıdır. İktidar,
en geniş anlamıyla iktidar, dört payanda üzerine oturan iktidar: Siyasi,
ekonomik, epistemik, askerî… Bunların her biri de örgütlü cemaatler demektir.
Siyasî ve
askerî iktidar cemaatleri modern öncesi toplum yapısının da aşinasıdır; ama
epistemik iktidar ve iktisadî iktidarın üstlendiği rol kudret itibarıyla yenidir.
Bu iki kuvvetli ortak, siyasî ve askerî gücün icra ve yaptırım imkânının fetva
ve finans kaynağıdır; herşeyin üzerine çelik ağ gibi örtülmüştür. Bir an için
askerî iktidarı, siyasî gücün içine katmayı becerelim, yani “darbe” ihtimali
olmayan moderniteye uygun hale getirelim… Ki, bu darbe tehdidi ile “askerî
pozitivizm”e mahkûm ülkeler için şüphesiz daha ehvendir. Ve yine epistemik
iktidarı da iktisadî iktidarın kurumlu, örgütlü uzantısı sayalım. O zaman
iktidar, siyasî ve iktisadî güç birliğinin yönetim mekanizması olarak
değerlendirilebilir. Bu sadeleştirme bize, analitik kolaylık sağlar.
Siyasi
iktidar, ekonomik iktidar ikilisi ber nevi modern iktidarın “çifte kılıncı”dır.
Nüktedir ama yerli yerindedir. Anadolu’nun bir köyüne göçen bir topluluğun tek
geçim kaynağı davarcılık, yani koyun keçidir… Münasip bir köye yerleştirilir ve
mesel bu ya ilk defa ezan sesi duyarlar ve rahatsız olurlar. Göçmenlerin başı
tedirgin bir vaziyette, ezanın ne olduğunu sorar ve tam olarak da anlamaz. En
sonunda:
—Bu ezan dediğiniz şeyin mala
davara zararı var mı ağalar?
Diye sorar ve zararı olmadığını
öğrenince de rahatlar…
Siyasî iktidarlar mala davara
sahip olanların, yani iktisadi kudret sahiplerinin hilafına büyük kararlar
alamaz; tersine iktisadî cemaatin bütün şubelerinin refah payını artırmayı esas
tutmalıdır. Refah, aşağıdan değil, yukarıdan başlar; paylaşım üstten aşağı
tabakalara doğrudur. Askerî pozitivizmin tek felsefe ve epistemik iktidar
olduğu demlerde Türkiye’de siyasî ve iktisadî iktidar yek-vücuttur. İktisadî
gücün en güvenilir tabanı ve modern toplumların en kıvrak tabakası orta
sınıflar yok gibidir. Şimdi varlar… Orta sınıflar iktisadî gücü nispetince
iktidarın ortağıdır… İlişkiler para ile tanzim edildikçe siyasi iktidarı gönül
cihetiyle kendisine yakın bulanların sayısı azalır, çıkar ilişkileri de
yukarıdan aşağıya doğru şirret bir şekilde yaygınlaşır.
Nasıl da uzağız değil mi
gündemden? Oysa tam da gündemin özü budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder