20 Kasım 2013 Çarşamba

MAL DAVAR DAVASI

Kültür, “verilmiş imkân” üzerine insanın inşa ettiği mümkündür…
Bize iki şey verilmiştir: Kitap ve Tabiat. Kültürü başka türlü de tarif edebilirler ama bu tarifler dünyevî olanı ilahîden ayıran tanımlardır. Bu tanımların tamamı, insanı özünde insan olarak değerlendirmeyen, irrasyonel olarak görülen her yanımızı rasyonelleştiren modern zamanların hâkim iktidarıyla alakalıdır. İktidar, en geniş anlamıyla iktidar, dört payanda üzerine oturan iktidar: Siyasi, ekonomik, epistemik, askerî… Bunların her biri de örgütlü cemaatler demektir.
Siyasî ve askerî iktidar cemaatleri modern öncesi toplum yapısının da aşinasıdır; ama epistemik iktidar ve iktisadî iktidarın üstlendiği rol kudret itibarıyla yenidir. Bu iki kuvvetli ortak, siyasî ve askerî gücün icra ve yaptırım imkânının fetva ve finans kaynağıdır; herşeyin üzerine çelik ağ gibi örtülmüştür. Bir an için askerî iktidarı, siyasî gücün içine katmayı becerelim, yani “darbe” ihtimali olmayan moderniteye uygun hale getirelim… Ki, bu darbe tehdidi ile “askerî pozitivizm”e mahkûm ülkeler için şüphesiz daha ehvendir. Ve yine epistemik iktidarı da iktisadî iktidarın kurumlu, örgütlü uzantısı sayalım. O zaman iktidar, siyasî ve iktisadî güç birliğinin yönetim mekanizması olarak değerlendirilebilir. Bu sadeleştirme bize, analitik kolaylık sağlar.
Siyasi iktidar, ekonomik iktidar ikilisi ber nevi modern iktidarın “çifte kılıncı”dır. Nüktedir ama yerli yerindedir. Anadolu’nun bir köyüne göçen bir topluluğun tek geçim kaynağı davarcılık, yani koyun keçidir… Münasip bir köye yerleştirilir ve mesel bu ya ilk defa ezan sesi duyarlar ve rahatsız olurlar. Göçmenlerin başı tedirgin bir vaziyette, ezanın ne olduğunu sorar ve tam olarak da anlamaz. En sonunda:
—Bu ezan dediğiniz şeyin mala davara zararı var mı ağalar?
Diye sorar ve zararı olmadığını öğrenince de rahatlar…
Siyasî iktidarlar mala davara sahip olanların, yani iktisadi kudret sahiplerinin hilafına büyük kararlar alamaz; tersine iktisadî cemaatin bütün şubelerinin refah payını artırmayı esas tutmalıdır. Refah, aşağıdan değil, yukarıdan başlar; paylaşım üstten aşağı tabakalara doğrudur. Askerî pozitivizmin tek felsefe ve epistemik iktidar olduğu demlerde Türkiye’de siyasî ve iktisadî iktidar yek-vücuttur. İktisadî gücün en güvenilir tabanı ve modern toplumların en kıvrak tabakası orta sınıflar yok gibidir. Şimdi varlar… Orta sınıflar iktisadî gücü nispetince iktidarın ortağıdır… İlişkiler para ile tanzim edildikçe siyasi iktidarı gönül cihetiyle kendisine yakın bulanların sayısı azalır, çıkar ilişkileri de yukarıdan aşağıya doğru şirret bir şekilde yaygınlaşır.
Nasıl da uzağız değil mi gündemden? Oysa tam da gündemin özü budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder