9 Eylül 2015 Çarşamba

SOKAK VE DAĞ
Gençtim...
Ve elbette haklıydım!
Protesto edecektik, şimdi neyi olduğunu anlatsam yetmişli yıllara dair bir tarih dersi vermem gerekir. Ders vermek ise en sevmediğim şey... Bakmayın "hoca" olduğuma, her kelime ağızdan çıkınca sahibini esir eder. Söz söylemek, "söz vermek" demektir...
Temiz bir elbise giyindim, traş oldum ve vardım meydana... Sonra o günün anlam ve önemine dair sloganları patlattık... Eve dönemedim, çünkü yakayı kitleye bir kere kaptırmıştım. Bir kaç kişi kitle denilen yaratıktan kaçmak için, protestoyu unuttuk ve "Yapmayın arkadaşlar!" diye yalvarmaya başladık.
Ellerimizi kenetleyerek, camların indirilmesine, dükkânların dağıtılmasına mani olmaya çalıştık. Sonra, protest arkadaşlar(!) bize çakmaya başladı, kafamdan akan kanın kendi kanım olduğunu eve vardığımda anladım…
Kitlelerle oynamayın, kitle bir yaratıktır!
Parti lideri olarak anılan bir düzmece şahsiyetin çağrısıyla, özgürlük kahramanlarının(!) nahak yere nasıl insan öldürdüğünü göreli çok zaman geçmedi. 6-7 Ekim 2014 ve bilanço elli ölü… Vahşet tablolarının en canlısı, linç edilen gencin ölüsünün üzerinden araba geçirmekti…
Utanma duygusu olan bu cinayetlerin azmettiricisi olarak vicdan azabı çeker. Vicdanı olursa tabii… Peki, bu adamın, adamların yaptığını yapabilir misiniz? Normalde yapamazsınız ama yaratık haline dönüşen bir kitle tek vicdansızın kalbi ve beyni gibi hareket eder.
Terörle ve aslında yedi düvelle (abd, ingiltere, almanya, israil, iran, rusya, Fransa vs) savaşan  ve şehitler veren bir ordu varken ve kanları henüz kurumamışken yakıştı mı şu yakmalar, yıkmalar ve bir de cinayet… “Yedi düvel” kesret bildirir, belki yetmiş de diyebilirsiniz.
Pusucu, kahpe ve kanlı bir örgütle/örgütlerle son ferdimize kadar savaşabiliriz ama  PKK’lının ahlakına, o ahlakı meşrulaştıran HDP siyasetine benzer bir tavır ve çizgimiz asla olamaz!
Ahlakı ve vicdanıyla insanlık ailesinde tefrik edilen bir milletin çocuklarının sokakta halledeceği bir dava olamaz. Ahlak ve vicdan sahibi ise Demirtaşgillerin de “Bizim çocuklarımızın dağda ve silahla halledeceği bir dava olamaz!” demesini bekliyoruz.
Dağdan uzak durun demek onların ana baba ve önderlerine düşer ama ben kendi yavrularıma “Sokaktan uzak durun gençler!” demeyi babalık görevi bilirim. Bazılarının dedesi bile sayılabilirim…

Bizim Sivas yazıları, 9 Eylül 2015 Çarşamba, 11.36

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder