DOKUZLAR
MANZUMESİ
Dokuzların
dudağında doksan dokuz tebessüm,
Sekerat
uğramaz onlara hacil düşmüştür ecel;
Demeyin
ab-ı hayatı ki kimseye nasip olmadı,
Gökte
yedi kat onlar için açar nar çiçekleri.
Ledünî
ilimdir şehitlik yetişmez dersimiz;
Vardır
ölümün de ölümsüzlüğün de kitapta yeri.
Yeşerir
hangi yüreğe düşse hangi toprağa,
Gökle
yeri birleştiren bakışı bir şehidin.
Çokmuş
gelir yakın durana dünya,
Ağlama
sen buraların adamı seyre dur geceyi;
Dokuzlardır
adı taze doğan bir takım yıldızıdır,
Yol
gösterecektir vaktin garip yolcularına.
Hükümet
tabibinin vardığı karar küllî yalandır,
Nabız
tutup şu fanide kalan göçen hakkında.
En çok
sana yakışır sabrın su hâli Nil,
Neler
görmedin ey mümbit hilalin gözbebeği;
Senin
kadar kan ağlamamıştır hiçbir nehir,
Silmemiştir
yetimlerin gözyaşını senin gibi.
Ey
beyaz gülüş mavi rüya yeşil yürüyüş;
Bir
anne kaldırabilir ancak sendeki kaderi,
Dokuzlardan
Ahmet Taha’nın eşi meselâ:
Bir
kevser soylu sevdadır bir bitmez mesnevi…
Yakındır
göreceğimiz gün kızları Leyla’nın,
Süt
dişleriyle nasıl titrettiğini zamanın kalbini.
Si
Senyör Si diyor nazilerin en yahudisi,
Cellattır
yargıçtır hem kraldır hem uşak;
Batılıların
görülmüş mü bir bâtılı sevmediği,
Ve
soykırım yapmadığı Libertatum okuyarak…
SS
olamayacak kadar düşüksün sen ey Si Si,
Kırdığın
kalemlerle tutulacak tekrar tekrar defterin;
Soyun
soylanmayacak fişini çekecek belki,
Seni
kiralayanlar öz kardeşini vurdurmak için.
Deşmişsin
eski haberleri derler dayan kalbim,
Bağla
sözünle sen hançereni dinleyen dinler;
Unutturma
sakın neyin unutulmaması gerektiğini.
Halka
açık bir diplomatik dildir artık cinayetler:
Yaşam
ünitesine bağlan yahut öl demektir.
Ekonomik
boy yaşamalar düşmeli hissemize,
Akşam
olunca bazılarımız eve dönmeyebilir.
Bir
kez daha okunmuştur iki dünya arasında,
Ne
olduğu yolu bulanmadan yürümenin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder