1 Nisan 2020 Çarşamba


DOKUZLAR MANZUMESİ
Dokuzların dudağında doksan dokuz tebessüm,
Sekerat uğramaz onlara hacil düşmüştür ecel;
Demeyin ab-ı hayatı ki kimseye nasip olmadı,
Gökte yedi kat onlar için açar nar çiçekleri.
Ledünî ilimdir şehitlik yetişmez dersimiz;
Vardır ölümün de ölümsüzlüğün de kitapta yeri.

Yeşerir hangi yüreğe düşse hangi toprağa,
Gökle yeri birleştiren bakışı bir şehidin.

Çokmuş gelir yakın durana dünya,
Ağlama sen buraların adamı seyre dur geceyi;
Dokuzlardır adı taze doğan bir takım yıldızıdır,
Yol gösterecektir vaktin garip yolcularına.
Hükümet tabibinin vardığı karar küllî yalandır,
Nabız tutup şu fanide kalan göçen hakkında.

En çok sana yakışır sabrın su hâli Nil,
Neler görmedin ey mümbit hilalin gözbebeği;
Senin kadar kan ağlamamıştır hiçbir nehir,
Silmemiştir yetimlerin gözyaşını senin gibi.
Ey beyaz gülüş mavi rüya yeşil yürüyüş;
Bir anne kaldırabilir ancak sendeki kaderi,
Dokuzlardan Ahmet Taha’nın eşi meselâ:
Bir kevser soylu sevdadır bir bitmez mesnevi…
Yakındır göreceğimiz gün kızları Leyla’nın,
Süt dişleriyle nasıl titrettiğini zamanın kalbini.

Si Senyör Si diyor nazilerin en yahudisi,
Cellattır yargıçtır hem kraldır hem uşak;
Batılıların görülmüş mü bir bâtılı sevmediği,
Ve soykırım yapmadığı Libertatum okuyarak…
SS olamayacak kadar düşüksün sen ey Si Si,
Kırdığın kalemlerle tutulacak tekrar tekrar defterin;
Soyun soylanmayacak fişini çekecek belki,
Seni kiralayanlar öz kardeşini vurdurmak için.  

Deşmişsin eski haberleri derler dayan kalbim,
Bağla sözünle sen hançereni dinleyen dinler;
Unutturma sakın neyin unutulmaması gerektiğini.
Halka açık bir diplomatik dildir artık cinayetler:
Yaşam ünitesine bağlan yahut öl demektir.
Ekonomik boy yaşamalar düşmeli hissemize,
Akşam olunca bazılarımız eve dönmeyebilir.

Bir kez daha okunmuştur iki dünya arasında,
Ne olduğu yolu bulanmadan yürümenin.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder