1 Nisan 2020 Çarşamba


İSLAMCI-1
“İslamcılık nedir?” sorusuna cevap mahiyetinde söylenmiş, yazılmış şey çok vardır ama “İslamcı kimdir?” sorusunun net bir cevabı yoktur. İslamcılığa yönelen eleştiri yahut savunmalar bu muğlaklık üzerine oturmakta; niyete göre değişmektedir. İslamcılığın moderniteye karşı çıkan dinî bir ideoloji oluşu üzerinde durabiliriz. Çünkü İslamcılık; emperyalizmin kapitalizm vasıtasıyla tekniğe ve denetlemeye dayalı bir uygarlık haline dönüştüğü noktada ortaya çıkmış gözükmektedir. “Asrın idraki”ne o noktadan itibaren verilen nazarî cevaplar, muayyen bir çizgide yürümediği gibi, birbirini tamamlayan bir birikim oluşturamamıştır.
Modernitenin tekniğe ve denetlemeye dayalı oluşu, tabiata ve insana diz çöktüren yönüdür. Bu ise kendini biteviye yenilemekte teknik ve denetleme yollarını kendisi belirlemektedir. İnsan belirleyen değil, mekanik aygıtın ritmine uyan bir varlık haline gelmiştir. Bir an durabilse, belki düşünme imkânı da bulacaktır. “Namaza durmak”ın anlamı, durabilmeyi ve durdurabilmeyi kapsasaydı: İslamcılık modernitenin akışını durdurabilir, değiştirebilirdi. Aynı teknik ve denetleme aygıtını kullanan devletler, moderniteye “karşı oyun” değil, kapitalizmin kurallarıyla belirlenmiş “karşılıklı oyun”u tercih etmişlerdir; henüz böyledir. Devrimin ne olmadığını göstermiş olmakla İran Cumhuriyeti’nin devrimcileri “karşılıklı oyun”un en iddialı göstergesidir. Bu oyunda “İslam’a göre” denilen her şey, iktidarın halk üzerinde kendine sağladığı meşruiyetin sınırlarıyla hemzemindir. Teknik ve denetleme araçları da modernliğin verdikleridir.
Modern mekanik yapıyı öncekiler gibi aidiyeti olan bir medeniyet saymak, onun nasıl bir tarih inşası üzerinde yürüdüğünü anlamamak olur. Emperyalizm, yeryüzünün sınırlarını piyasa denetimi maksadıyla ve kapitalizmin sağladığı artı ürünle çizmiştir. Teknik bunun tek aracıdır ve her alanda, yapay beyinli teknisyenlerin aklına emanettir. Teknoloji, nükleer silah gücünün refakatinde insanları esir etmeye hizmet etmektedir. Merkez kapitalizmdir; saydığımız diğer unsurlar kapitalizmin fonksiyonlarıdır. Kapitalizm, mülkiyet ve sahiplik ilişkileri üzerine oturmuştur; İslamcılık bunun dışında bir şey vadetmiyorsa iktidar oyunları içinde yer alan bir temayüldür. Mülkiyet ve sahiplik ilişkilerini üzerine son düzenleme Tımar Sistemi idi. Tımar, tek başına özgün bir uygarlığın alamet-i farikasıdır. Hangi akaidi kurallar üzerine oturduğunu tespit etmek mümkündür.
Bugünün dünyası ekonominin her alanda belirleyici, hayatın her yönünde hâkim olduğu bir dünyadır. Bu dünyada son haliyle tüketim toplumu denilen, fert başına düşen tüketim miktarını artırmanın nihai hedef olduğu toplumlar yaşamaktadır. Bu sınırlar içinde tanımlanan bir islamcılık varsa; tüketim miktarını artırmayı hedefleyen dindarları vicdanen rahatlatan bir ideoloji olarak vardır. Bu anlamda ülkenin büyük bölümü kendine Müslüman, kendince İslamcıdır. “İslamcı değil, Müslümanım!” vecizesi, laik bir söylem olarak da bir anlam kazanabilir. Bugün, İslamcı söylemlerin tüm tabanı etkileyen bir gücü kalmamıştır ama kadrolaşma yahut benzer ödüllere ulaşma konusunda ve yerine göre bir CV unsuru gibi etkilidir. Mezkûr durum geçicidir ve islamcı olarak tanımlananların da kökü liberalizme bağlı diğer ideoloji kolları gibi, uyum sağlayarak yaşadığını göstermektedir.
Elinden iş gelen İslamcıların kapitalizme karşı fiili olarak geliştirdikleri bir uygulama yoktur. Esnek üretim-serbest tüketim denkleminde uyumlu yaşamanın bir sonucu olarak esnek fikirlilik revaç kazanmıştır. Vicdanları bir zamanlar yaralayan hususlar üzerinden söz söylemeye de artık mahal yoktur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder