İSLAMCI-1
“İslamcılık nedir?” sorusuna cevap mahiyetinde
söylenmiş, yazılmış şey çok vardır ama “İslamcı kimdir?” sorusunun net bir
cevabı yoktur. İslamcılığa yönelen eleştiri yahut savunmalar bu muğlaklık
üzerine oturmakta; niyete göre değişmektedir. İslamcılığın moderniteye karşı
çıkan dinî bir ideoloji oluşu üzerinde durabiliriz. Çünkü İslamcılık;
emperyalizmin kapitalizm vasıtasıyla tekniğe ve denetlemeye dayalı bir uygarlık
haline dönüştüğü noktada ortaya çıkmış gözükmektedir. “Asrın idraki”ne o
noktadan itibaren verilen nazarî cevaplar, muayyen bir çizgide yürümediği gibi,
birbirini tamamlayan bir birikim oluşturamamıştır.
Modernitenin tekniğe ve denetlemeye dayalı
oluşu, tabiata ve insana diz çöktüren yönüdür. Bu ise kendini biteviye
yenilemekte teknik ve denetleme yollarını kendisi belirlemektedir. İnsan
belirleyen değil, mekanik aygıtın ritmine uyan bir varlık haline gelmiştir. Bir
an durabilse, belki düşünme imkânı da bulacaktır. “Namaza durmak”ın anlamı,
durabilmeyi ve durdurabilmeyi kapsasaydı: İslamcılık modernitenin akışını
durdurabilir, değiştirebilirdi. Aynı teknik ve denetleme aygıtını kullanan
devletler, moderniteye “karşı oyun” değil, kapitalizmin kurallarıyla
belirlenmiş “karşılıklı oyun”u tercih etmişlerdir; henüz böyledir. Devrimin ne
olmadığını göstermiş olmakla İran Cumhuriyeti’nin devrimcileri “karşılıklı
oyun”un en iddialı göstergesidir. Bu oyunda “İslam’a göre” denilen her şey,
iktidarın halk üzerinde kendine sağladığı meşruiyetin sınırlarıyla hemzemindir.
Teknik ve denetleme araçları da modernliğin verdikleridir.
Modern mekanik yapıyı öncekiler gibi aidiyeti
olan bir medeniyet saymak, onun nasıl bir tarih inşası üzerinde yürüdüğünü
anlamamak olur. Emperyalizm, yeryüzünün sınırlarını piyasa denetimi maksadıyla ve
kapitalizmin sağladığı artı ürünle çizmiştir. Teknik bunun tek aracıdır ve her
alanda, yapay beyinli teknisyenlerin aklına emanettir. Teknoloji, nükleer silah
gücünün refakatinde insanları esir etmeye hizmet etmektedir. Merkez
kapitalizmdir; saydığımız diğer unsurlar kapitalizmin fonksiyonlarıdır. Kapitalizm,
mülkiyet ve sahiplik ilişkileri üzerine oturmuştur; İslamcılık bunun dışında
bir şey vadetmiyorsa iktidar oyunları içinde yer alan bir temayüldür. Mülkiyet
ve sahiplik ilişkilerini üzerine son düzenleme Tımar Sistemi idi. Tımar, tek
başına özgün bir uygarlığın alamet-i farikasıdır. Hangi akaidi kurallar üzerine
oturduğunu tespit etmek mümkündür.
Bugünün dünyası ekonominin her alanda
belirleyici, hayatın her yönünde hâkim olduğu bir dünyadır. Bu dünyada son
haliyle tüketim toplumu denilen, fert başına düşen tüketim miktarını artırmanın
nihai hedef olduğu toplumlar yaşamaktadır. Bu sınırlar içinde tanımlanan bir islamcılık
varsa; tüketim miktarını artırmayı hedefleyen dindarları vicdanen rahatlatan
bir ideoloji olarak vardır. Bu anlamda ülkenin büyük bölümü kendine Müslüman,
kendince İslamcıdır. “İslamcı değil, Müslümanım!” vecizesi, laik bir söylem
olarak da bir anlam kazanabilir. Bugün, İslamcı söylemlerin tüm tabanı etkileyen
bir gücü kalmamıştır ama kadrolaşma yahut benzer ödüllere ulaşma konusunda ve
yerine göre bir CV unsuru gibi etkilidir. Mezkûr durum geçicidir ve islamcı
olarak tanımlananların da kökü liberalizme bağlı diğer ideoloji kolları gibi, uyum
sağlayarak yaşadığını göstermektedir.
Elinden iş gelen İslamcıların kapitalizme karşı
fiili olarak geliştirdikleri bir uygulama yoktur. Esnek üretim-serbest tüketim
denkleminde uyumlu yaşamanın bir sonucu olarak esnek fikirlilik revaç
kazanmıştır. Vicdanları bir zamanlar yaralayan hususlar üzerinden söz söylemeye
de artık mahal yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder