Şöyle kafa dengi
çocuklar ve gençler bulsaydım, “kar mitingi” yapacaktım… Tabii korsan miting
olacaktı, çünkü herhangi bir donanmaya yazılamadım: Korsanım…
İşte bazı pankartlarım:
Karı engelleyemezsiniz!
Her çocuğa bir
balıksırtı kızak!
Meclis burada kar
tatili nerede…
Her mahalleye kızak
pisti isteriz…
Kar rahmettir!
Şaka yapmıyorum…
Kar, hayata sükûnet
ilham eden ilahî bir ikramiyedir…
Yavaşlayın, “kar
mesaisi” diye bir takvim var; sizin hilafınıza var… Tabiata bu kadar muhalefet
etmenizin hiçbir anlamı yok… “İşler” dediğiniz şeylerin çoğu tehir edilebilir
ama bu cümbüş bir daha ele geçmez…
Kar yağdığında mekteplerin
tatil olması, çocuklara ilahi bir ikramiyedir. Siz bu ikramiyeyi değerlendirin
ve şöyle kar adamakıllı yağdığında anında tatili patlatın… Kaleden toplar
patlatarak bayramın başladığını ilan edin.
Büyüyünce insanlar
neden “devlet”leşiyorlar ve neden saçma sapan gerekçelerle kar tatiline yanaşmıyorlar
anlamıyorum… Onların da anladıklarını zannetmiyorum. Büyük adam olmak, böyle
“buzdan devlet” olmayı gerektirmez. Mevzuat hazretlerine bir şey olmaz
korkmayın, bırakın o da dinlensin, belki onun da tatile ihtiyacı vardır.
Miting yapamadım ama
zeminini hazırladım. Benim gibi düşünenlerin kulağına kar suyu kaçırmış olayım…
Bu fikri gerçekleştirelim ve âlem adam gibi bir miting görsün…
Belki de gerek kalmaz!
Başta böylesine büyük bir meseleyi Millet Meclisi halleder. Mahalline göre –ki
Sivas için bu genellikle Zemheri ayıdır- karın kararlı bir şekilde yağdığı
gecenin sabahı on günlük tatil ilan edilsin ve valiler derhal il meclisini
toplayıp, kararı ilan etsin. Neyse bir hafta olsun, hadi altı gün olsun; ondan
daha aşağısına da razı olmam bilesiniz.
Altı günün üç gününü
kar ile karlanmaya harcarız.
Kütür kütür yürürüz
evvela…
Sonra kartopu atar,
birbirimizi kara yatırırız…
Kara sırtüstü yatıp
kalıbımızı çıkarırız…
Dev kaleler, kulübeler,
kardan adamlar inşa ederiz…
Gece bütün aileyi
birarada tutacak ve hala bir “aile”mizin varolduğunu hatırlatacak sıcaklıkta
işler yaparız. Hadi hiç bir şey yapamıyorsak, topluca film seyereder, çay içer,
kestane gözler, şakalaşırız. Konuşacak o kadar çok şeyimiz vardır ki, karlar
altında kalmış…
Altı gün ya! Topu topu
altı gün… Ne düzene zarar gelir, ne de müfredat aksar; kar tatili resmîleşir ve
ona göre yaparsınız hesaplarınızı…
Oğlum okuldan yeni
gelmişti; yorgundu… Gazeteyi aradım ve Hakan’a “Kar tatili varmı, valilikten
bir haber çıktı mı?” diye sordum…
Yokmuş…
On beş dakika sonra bir
gün tatil haberi geldi ama bir gün yahu, topu topu bir gün; ben devletin kerim
olanını severim, nedir bu cimrilik…
Neyse Afşin Bey’e
(oğlum) müjdeyi verdim… O yorgun çocuğun benzine kan geldi ve nasıl
haberleştiler bilemem, on dakika sonra en yakın arkadaşı Emre kapıdaydı…
Kar ufak ufak yağıyordu
ve onlar bu anı yaşamak istiyorlardı…
Hakları değil mi? Hem
de sonuna kadar…
“Kar bizim hakkımız,
söke söke alırız!” pankartını hazırlıyorum, haberiniz olsun!
"Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
YanıtlaSilBir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar."