En ufak bir sürpriz yok, seçim
sonuçlarında…
Tayyip Erdoğan’a yapılan ölçüsüz taarruz,
onu tekrar seçtirdi…
Taarruzu yapanların ahlaklı, idealist vs.
olmadıklarını millet çok iyi okudu ve gereğini yaptı… Bu açıdan bakmayı;
kendilerini namuslu, yollu, edepli takdim edenler deneyemezler. Çünkü
“yolsuzlukla mücadele” üzerinden sergilenen arsızlıkların çoğu farkında
değildi, bir tür cezbeye kapılmışlardı.
Bir yanda dış kuvvetlerin iktidara her
fırsatta ayar vermeleri…
“Hocaefendi Dini” mensuplarının E-Gerilla
harekâtı…
Ablaların abilerin sokağa saçılan
nefretleri…
“Hocaefendi Dizileri”nin ilginç
temessülleri…
“Hocaefendi Medyası”nın eski darbecilerden
daha ileri darbecilikleri…
Uzatmayayım… Muhalefet cephesi: Tapeler,
kastler şöyle dursun; başbakana ve ailesine en ağır küfürler, ithamlar
yağdırırken kendilerini namuslu ve faziletli sayıyorlardı. Bence kendi
şebekelerinin ya iğrençliklerinin farkında değillerdi, ya da o şebekenin
içindeydiler.
Halk Tayyip Erdoğan’a yöneltilen
yolsuzluk iddialarını sorgulamadı; tersine kendisini yargıç yerine koyan darbeci
cephenin ahlaksızlığına bakarak oyunu verdi.
Bu seçim, Tayyip Erdoğan’ı Türkiye’nin
belediye başkanı yaptı… Sonrası ne olur? Başbakan “Ego”sunu zapt edebilirse: Ki,
bana bu zor görünüyor… Ama kendini tutmalı, çünkü Türkiye’nin gerçek anlamda
devrimlere ihtiyacı var. Başbakan, tutunulması zor bir coğrafyada, soğuk savaş
kalıntısı zibil takımının tahriklerine aldırmadan akılcı davranmalı…
Yeni “Kızılelma”lara ihtiyaç var, bu
konuda muhalefet ya da “Hocaefendi İstihbaratı” değil, iktidar kendi kendisine
engeller koyabilir. Başbakan liderliğini konuşturdu, şimdi stratejist olarak
ülkesi için sağlam adımlar atma zamanıdır. Ben, esas bundan sonra bu hükümetten
doğru adımlar, gelecek için sağlam tercihler bekliyorum…
Halkın tercihini çok doğru buldum. Ama
“Seçim Zaferi” eskisinden daha ağır bir sorumluluk yüklemiştir. Zafer gibi
gözüken şey, bir hezimetin başlangıcı da olabilir. Muhalefet Cephesi’nden
edindiğim ilk intiba aynı tahripkâr ve kışkırtıcı politikaya devam edecekleri
yönündedir. İktidara düşen şey seçim atmosferinden ve gerilimden ülkeyi
çıkartmaktır.
Uzun zamandır yazmadım, çünkü daha önemli
ve elzem faaliyetlerim vardı. Ayrıca seçim vasatını da, kimsenin ağzından
çıkanı kulağının duymadığı ortamları da hazzetmem.
Bu şehirde yanlış gördüğümü her
yazdığımda, gerçek muhataplarımın değil, figüratif şahsiyetlerin karşıma
dikilmesi de hep rahatsız etti. Kendimi bu ortam kirliliğinden olabildiğince
uzak tutmalıyım… Şunu da söylemeliyim: Çok iyi takip ettim, muhalefet
cephesinin Sivas şubesi temsilcileri de Bizans’tan talimat alır gibi aynı telden
çalmaktaydılar. Sivaslının seçimi, Türkiye için en ibretli olanıdır; ibre ve
istikameti halk çok iyi okumuştur. Tahminim %60 ile Ak Part’nin kazanacağı idi,
Türkiye için de %48 idi; yanıldım; ama önceden ilan etmediğim için kimseye özür
borcum yok. Sami Aydın’ı tebrik ederken; önceki dönemini beğenmediğimi,
popülist bulduğumu, bu sefer daha güzel işler beklediğimi de bildiririm.
Evet, bu seçim Tayyip Erdoğan’ın Türkiye
Belediye Başkanı seçilişi ile sonuçlandı; çünkü başbakanla muhalefet cephesi
arasında geçti, bir tür referandum gibiydi…
Başbakan’ın sorumluluğu çok çok arttı; kendisini
“Dik Tutan Millet”in daha adil, şeffaf bir demokrasiyi hak ettiğini düşünüyorum… Bizim Sivas Gazetesi, 31 Mart 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder