15 Temmuz 2014 Salı

HALİLAĞA ERİĞİ

"Halil Ağa Eriği" aslında bir marka...
Alünasyona uğramış olanlar belki dudak büker ve çocukluk tadı derler ama inanın hâlâ tertemiz bir lezzet... Benim neslimin mahalli ağızla Hallağa Erüğü deyince dişlerinin kamaştığını tahmin ediyorum. 
Eriklerin kralı, tatlıya yakın mayhoş bir erik, Napolyon Kiraz'dan biraz daha iri, bölmeye hacet olmadan tek hamlede atıyorsunuz ağzınıza... Dişle damakla nizalaşmadan kendini bırakıyor, geriye bir ufacık çekirdek kalıyor.
Aha bu mevsimde gözlerim arar, denk düşerse araba kullanıyorken bile gözüme bir çalsa derhal park eder ve gider alırım.
Bu kez komşudan hediye geldi, şehrin dışında henüz varlığını sürdüren hangi garip ağaçtan kimbilir...
Yerli ve soylu bir meyve, belki de nesli tükenmek üzere...
Bir kenara birkaç çekirdek ayırayım, belki dikmek kısmet olur...
Mayaların bozulduğu, tohumların birer birer yok olduğu bir zamanda “Hallağa Erüğü” sadece kurbanlardan birisidir. “Boğazı dürtmüş, oturup oruç ağız erik muhabbeti yapıyor!” diyen ehl-i nifaka öyle olmadığını söylemeyi zül sayarım... Irkları, türleri yok edenlerin vasfı kitabımızda “müfsid”dir. Müfsidlere erik bahanesiyle buğzumu dile getiriyorum.
Adını söylemeye gerek yok, erik diye satılan elma cesametinde ve insanı boğan bir meyve var. Son zamanlarda “Erik var mı?” dediğinizde marketler ve manavlar onu işaret ediyor. Ben de aldım ve bu garip meyve eriğin vücuda verdiği rahatlığı vermek yerine, sıkıntı doğuruyor.
O da olsun ama bir manava girdiğimde bir tepsi dolusu Hallağa Eriği’ni başköşede görmek isterdim…
Hep çok şey istiyorum zaten, ben sana uygun biri değilim Ayten!
Ayten???
O nerden çıktı şimdi derseniz.,.
Tastamam oruç keyfidir ve latifesidir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder