10 Temmuz 2014 Perşembe

IŞİD VE "DEVREMÜLK TERÖR"

Evvela görüntüden kurtarıyorlar...
Siyahın ve beyazın imtizacı, tepeye sarık, bir de iyi çevrilmiş değirmi sakal: Al sana mücahit(!). Cihad bütün çağrışımlarının ötesinde bir anlam kaymasına uğruyor ve ayıplı bir kelime haline geliyor, “Cihadist” denilen aşağılayıcı bir kavram birilerince derhal yerleştiriliyor. Temenni edilecek bir şey değil ama “Savaş bizi karlı dağlara çektiğinde” mücahit oluruz elbet, bu yüzden bu kavramların örselenmesine şirazesinden çıkarılmasına gönlüm razı değil. Hani ki bir de “büyük cihad” denilen ve bireycikleri adam gibi bir şahsiyet haline getiren dağ gibi bir hakikat vardır…
Kişi hakkıdır, nasıl isterlerde öyle giyinirler ama durum burada biraz farklı; özenle ve sanki defileye çıkmışlar, savaş defilesi(!) sergiliyor kutsal teröristler(!). Nasıl oluyorsa vahşet ve barbarlık tatbikatları da sanki özel poz veriyorlarmış gibi iletişim kanallarına düşüyor. Batılı ülkeler de buna bakarak seyirci kalmalarına bahane üretiyor, aslında keyf keyf oluyorlar, her durumda kârlıdırlar çünkü…
Bu kisve, sanki tarihte kalan müslüman şemailini kullanarak mazimizi kurnazca kendi kanlı oyunlarına alet etmektedirler. Esas ölçü, örtünmesi gereken yerlerdir ve gerisi tamamen her ülkenin örfüne tabidir. Tahminim o ki, bu örgüt, her şeyiyle modaevlerinde, stüdyolarda, gerilla kamplarında hazırlanmış ve Ortadoğu’ya azıtılmış...  "Şimdi" ile irtibatı olmayan bir nefret objesi oluşturulmasına görüntüyle başlanmış. Gardırop meselesi artık bence tüm dünyada kapanmıştır; sade ve temiz bir pantolon ve gömlek; üzerine bol dökümlü bir ceket, dünyanın her yerinde yeterlidir. Spor giyinmek istiyorsanız kot kumaş ve keten gömlek kâfidir.
IŞİD’den bahsediyorum…
İslamî görünmesi için özenle seçilmiş görüntüye sahip insanlar, şiddetin her türünü sergiliyorlar ve bırakın batılıları, pek çok Müslüman gözünde bile garip kalan dinimiz ürkütücü bir çehreyle takdim ediliyor. Söylemleri ise tıpkı kıyafetleri gibi: Kâh Endülüs’ü fethediyorlar, kâh İstanbul’u… Hilafet ilanı ise tam bir skandal; mehdiler, kutuplar, halifeler pıtrak gibi bitiyor… Her birisi de en iyi ve Kur’anî Müslüman olduğu iddiasında; Kur’an sizi çarpsın desem gerektir ama zaten çarpılmışlar…
Kiminle dost oldukları, kime düşman oldukları belli değil… Kestirmeden söyleyelim: ABD, İsrail, İngiltere ile derdi olmayan hiçbir hatt-ı hareketin islamlıkla ilgisi olamaz. Bu bermuda üçgeni içimizdeki gizli ve derin müttefikleriyle sınırlarımızla, genlerimizle, tarihimizle oynamayı varoluş sebepleri olarak bilir, ötesini söylemeye gerek yoktur…
Vazifeliler…
Vazifeleri bitince çil yavrusu gibi dağılacaklar… Bizzat IŞİD’i kuran eller dağıtacak, belki de dağıtma işini para karşılığında yapacak ve masraflarını da bölge insanından çıkartacaklardır..
IŞİD ile Türkiye bağlantısı kurmaya çalışan, çok renkli ve çeşitli yerli ağızlar ise ya yerli değil, ya da hainliğin ne olduğunu bilemeyecek kadar cahil ve gözlerini karartmışlar… Üstelik tellerine değen herkesi de derhal iktidar-muhalefet tahterevallisinde bir yere mutlaka yerleştirirler.
Hakikat üzerine konuşmamızı zorlaştıran, elimizi ve göğsümüzü daraltan vasata rağmen, Ortadoğu bizim derdimizdir. Biz dert edinmesek de orada olan her şeyin Türkiye’ye yönelik bir yanı, yönü mutlaka vardır…
IŞİD ise Türkiye için PKK’dan sonraki bir numaralı tehdittir. PKK, nasıl bazen birilerinin beslemesi olarak Türkiye’ye vuran bir kiralık örgüt idiyse, IŞİD de o tür bir örgüt olabilir. İslam hariç her alanda hizmete hazır gözüküyorlar…
“Devremülk terör örgütü” olur mu? Olur…

Biraz ABD kullanır, biraz İsrail; raf ömrünü tamamladıklarında da geri dönüşüm fabrikasına atılırlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder