SEKTÖR
Sağlık en önemli sektör ve en önemli gösterge, çünkü
hayat memat meselesidir...
Ayrıca, ömrümüz ortalama beş sene uzamış.
"Sağlıklı yaşam" sloganı, sektörün
garantisi... Televizyonlarda doktordan geçilmiyor. Uzatmayayım, müzmin hastalıkları olan
biriyim, hastalıklarım ise bizzat ruh ve akıl sağlığımı koruyor. Bedenimse
işini yerine getiriyor. Anlatması uzun sürer.
Açlık riskimiz çok yüksek değil, Afrika'da bu sözü
söyleyemem, çünkü "Fakirlik küfr ola yazmıştır." oralarda. Ama bu
noktanın dışında olan ülkeler ve insanlar için sağlıklı hayat, midenin küçüklüğüne
bağlıdır. Az yiyince düzelir...
Tabii bir de din sektörü var, o da kuvvetli. Dinin
zayıf olduğu bir dünyada sektörün kuvvetli olması şart elbette. Din hizmetleri
sektörü de kuvvetli anlayacağınız. Dinimiz kuvvetleniyor mu, peki? Acayip
dindarlaştık hemi de, dünya işlerine karışmamak kaydıyla... Dünya ahiretin arka
bahçesi miydi, neydi öyle bir söz vardı. Dünya işlerini Hz. Soros halletsin.
Kendi fikrimi söyleyeyim: Mevcut "Dünya
Ekonomi" ile kökten davası ve kavgası olmayanla itikadımız asla aynı
değildir. İtikat, yani esas...
Bir de gıda sektörü var...
Bu da hizmetler sektörü ve en yavşak sektör.
Yedi bağırsağın doldurulması için elinden geleni
yapıyor. Beyinlere kan gitmesini engellemek için çok lazım bir sektör. Acayip
damak zevki var milletin ve herkes keyfanî, yani gurme. Bulan iki delikli boru,
bulamayan kripto obez...
Temizlik sektörü...
Sıçıp ortalığa sıvayacaksın ki, arkasından temizlik
şirketine iş çıksın değil mi?
En fakir sokağa çöp kamyonu bir gün girmesin seyredin
neler olacağını.
Sektörlerin kıralı, eğitim sektörü…
Çok önemli ve söylemesi ayıp ben de o sektördeyim.
Azizim eğitim her şey, dünya üç yüz senedir mektepliyle
dolu. Fert başına altı ton TNT'ye eş miktarda bomba ile dolu bir gezegende
yaşıyoruz. Müjdeliyorum, yakında internet yoluyla ihtisas yaptıracağız kuyruğa
girin bence. Kontenjanımız sınırlı. Mektepli züppeler çan çan konuşunca
imrendirici oluyor galiba ama benim en büyük idealim marangoz ustası olmaktı.
Odunu şekillendirmek öyle hoşuma giderdi ki. Ağacın aynası insan, insanın ise
aynası var ve "Ayna ayna söyle bana!"sı...
Aman aman güvenlik hizmetlerini unutmayalım...
Güvenlikli yaşamak için her köşeye bir badigart
lazımdır.
Böyle böyle dünya nüfusunun %90'ı hizmetli/hizmetçi
oluyor, kalanı efendi(!). Efendiliğin ölçüsü kudret, kudretin ölçüsü para.
Orospuyu az müstamel matmazel yapıyor, petrol kırallarını Kâbe’nin işletmecisi...
Toparlamaya çalışalım...
Yıllar önce bir marxistle emek üzerine konuşmuştuk.
Sonunda gülümseyerek "Sen benden daha komünistsin!" demişti. Daha
samimiydim oysa ve daha hakikî... Ne papazdan bozma adamların, Yeni Ahid'den
apartma iki sayfalık manifestolarıyla, sahte hümanizm şovuna girdim, ne de Son
Ahid'in dışına taşan bir sözüm oldu. Özetle diyordu ki, "İyisin hassın da
dini dünya işlerine sokmasan!" gül gibi geçiniriz. Aslında "Allah'a
inanmasan!" diyecekti de, nezaket gösteriyordu. Sonra o arkadaş vallahi
çok zengin oldu, kendi çapında bir emlak kıralı ama benim ne kadar huzurlu
olduğumu gördükçe şaşırıyor, azıcık da kıskanıyor. Konuşmanın sonunda, "Saygıdeğer
hocam, zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanlar sadece köle olur,
hizmetler sektörüne yazılır. Ben ise açlığa düştüğünde karnına taş
bağlayanların ama efendi kalanların dünyayı değiştireceğine inanıyorum!"
dedim. Hâlâ da diyorum.
Devir ne kadar değişti ve hizmetli sayısı çok arttı. İnsanlar
ve kadrolar ve görüşler de değişti. Değişim kaçınılmaz(!). Yine bir hoca,
eskiden davası(!) vardı. Hoca oluşunu vurgulamam çok da anlamlı değil, hani
bilenlerle bilmeyenler farkının belirginleşmesi için önemli o kadar. Eski
günlerdeki gibi sohbet edelim dedim, ohoo o da emlak kıralı olmuş. Yukarıdakine
benzer şeyler söyledim. İktisatçılığımı bilmiyor tabii, rakamlarla konuşsaydım
da faydası olmazdı. Güya bir de espri yaptı ve bana Romanya’yı, Macaristan’ı, Polonya’yı
hatırlatarak "Aslında sosyalizm daha iyiydi hocam!" dedi. Ben de
iltifat ettim kendisine, çok asosyal olduğumu, bu yüzden dünya ahvalinden
haberim olmadığını, gazete bile okuyamadığımı itiraf ettim Sonunda da
"Kafanız hâlâ dinç dedim, bu kadar kullanmaya rağmen beyniniz az müstamel
gibi duruyor. Sırrını söyleyin de biz de istifade edelim!" dedim. Önce
biraz durdu, yüzüme baktı, mizah yapmadığıma kanaat getirmiş olmalı ki,
"Sabahları, ceviz yiyorum!" dedi. Cevizi kabuklu alıyormuş, öyle
gerekiyormuş.
Eskiden marxistler dinimizden dolayı uzak dururlardı, şimdi de müsoş liberaller...
Eskiden marxistler dinimizden dolayı uzak dururlardı, şimdi de müsoş liberaller...
Onlar dinci diyorlardı, bunlar da... Ne mi diyorlar?
Neler demiyorlar ki... Tek farkları Allahsız kapitalistler kadar bile dürüst
olamamalarıdır.
Bizim Sivas Yazıları, 26 Mayıs Salı, 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder