Sayın Başbakan, keşke Kılıçdaroğlu’nun mektubu üzerine telefonu açıp
deseydiniz ki:
" Sayın Kılıçdaroğlu,
Suriye
ile bizim geçmişte Beka Vadisi’nden kaynaklanan soğuk ilişkilerimiz vardı ama
üstünü örtmeyi göze almıştık... Sıfır
problem dedik ve bütün komşularımızla dost olmanın yollarını aradık.. Bütün
gönlümüzü ve kapılarımızı Suriye’ye ve Esed’e açtık… Ama Esed bizi aldattı, tavrı takıyyeden
ibaretmiş, Suriyeyi kan gölüne çevirdi, acımasızca katliamlar yaptı… Tavır
belirlemek zorundaydık ve bilesiniz ki biz daima barıştan yanayız... Ama bu iş
Suriye-Türkiye meselesi değil; çok uluslu bir mesele. Yaptıklarımızı kamuoyuyla
paylaşıyoruz, elbette paylaşamadıklarımız da vardır...
Sayın Kılıçdaroğlu,
Siz ana muhalefet liderisiniz, iki adım mesafedeyiz, mektup
yazmanız hiç hoş değil… Buyrun... Evet, buyurun ve sorularınızı
cevaplandırayım... Başbakanlık konutuna çaya beklerim... Hatta hanımefendi ile
beraber hanemize beklerim... Biz ciddi ciddi konuşurken, hatta tartışırken hanımlar
ve çocuklar yan odada çaylarını içerler… Biz tartışabilir, yarışabilir ama
birbirimize darılamayız; çünkü Türkiye'nin seçtiği ve kaderini teslim ettiği
insanlarız.”
Siz bunları söylerdiniz ve Kılıçdaroğlu da sizden randevu isterdi…
Oturur görüşürdünüz, derin derin müzakere ederdiniz heyetlerinizle,
kurmaylarınızla...
İnsan değişebilir, değişmiyorsa zaten robota dönüşür. Siz kamuoyunun
önünde “gömlek” değiştirme cesaretine sahip nadir bir lidersiniz… Değişmek bir
yana devrim niteliğinde değişimler başarabilirsiniz. Ben danışmanınız olsam
size mektup yazdırmaz, mektuptan dolayı Kılıçdaroğlu'nu kınar ve arkasından
konuta çağırmanızı önerirdim… Kasımpaşalılık illa böyle davranmayı gerektirmez
Sayın Başbakan…
Ben de Alibaba mahallesindenim. Bizim mahalle de sayılı
kabadayılarıyla ünlüdür. Kimse fesatlığa yeltenmesin, danışmanlık sözün gelimi,
hürriyetine düşkün ve zamanı hep kıt bir ihtiyarım: Sıfır beklentisiz biri…
Baki selam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder