Ben turfa patronları vesikalık
pozlarından tanırım…
Tanırım da hangisi neyin sahibi, kim
ne iş yapar tam olarak kestiremem; çünkü dinleri açık, servetleri gizlidir ve
para kazandıracak her işi yaparlar. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” hükmü ise istisnasız
her yerde geçerlidir; Sivas gibi Anadolu vilayetlerinde ise hakk-el yakîn
yaşarsınız… Bir nev-zuhur patron namzedinin de karine yoluyla meşrebini,
mezhebini, naturasını öğreniverir; kiminle ünsiyeti olduğunu da iki kelam bir
kalemde anlarsınız… Yapacak bir şey yoktur, insanlar mintan değiştirir gibi
değişmektedir; hayat eskiden olduğu kadar sadeymiş gibi, mazbut bir hayatı dar
alanda sonunaca sürdürmeye çalışırsınız… Metropol adamlarına bu durum sıkıcı
gelebilir ama mesafesi mahdut muaşeret içerisinde çarşıda dolaşmak bana hâlâ
rahatlık vermektedir… Belki büyük şehirlerle, aha bu şehrin tek farkı da budur.
Turfaların seyyar balkonları
toprağı görmelerine manidir; toprak ise onların mesut evrenlerinde derin bir
huzursuzluk kaynağıdır… Konuşmaya başladıklarında dudakları içe doğru büzükleşir,
mahalli aksanları torna tesviyeden geçmiş gibidir ve pek de şirin konuşurlar. Her
zaman değil tabii, kendilerinden bir gömlek üstün gördükleri semirmiş abilerine
karşı… Bendeniz, hak-i payiniz, sadaka-i cariyeniz(!) nev’inden öyle lügat
paralarlar ki, tekmil edebî ıstılahların beli bukını kırılır… Ceketler orta
ilikten düğmeli, eller demir parmaklık gibi bağlanmış, gözler hafiften
kısılmıştır… Tam bir arz-ı ubudiyet vecdi içerisindedirler, tevazudan az sonra
secdeye kapanacak zannedersiniz… XXL abi de o yollardan geçmiş, nihayet “Beylik”
görmüştür; bir tür kendi ilk versiyonunu “Hey gidi günler hey!” sadedinde
keyifle süzer… Cafcaflı bir “Tamam canım!”dan
sonra, “Al şu kartı, (mmck) işin tamamdır!” diyerek, koltuğa tek çanağını yanlamasına
dayar… Mmck, giriş azasından eksik olmayan kebap artıklarının neo-ağalık mimiği
olarak, dil diş müşaveresiyle temizlenmesi esnasında çıkan sestir…
“Canım!” hitabı, Turfa patronların
büyük küçük farkı gözetmeksizin gözüne kestiği herkes için kullandığı en
ısırgan ünlemdir… Mahallinde ve edebi dairesinde kullanıldığında acayip
hoşlaştığım bu kelime: Mütegallibe kültüründen tepeden tırnağa bugünün kentsoylularına
veraseten intikal etmiş olup; ahlâkî seviyelerini ve seciyelerini belirlemektedir…
Bu mahzun kelime:
İkamet ettiğimiz şehirde/ülkede turfa
patronların,
Sonradan görme mollaların,
Bilim adamlarının,
Market sahiplerinin, shopping
center ceolarının, goldsmith(!) kuyumcularının;
Ve tabii eş durumundan zevcelerinin,
asaletleri nispetiyle çocuklarının kâmilen ve müktesep kibir nişaneleridir…
Telefon açtığım tagallüben
patronlaşmış bir eski dost(!) da bana öyle hitap etmişti…
Kendimi tanıttım, o da “Buyur
canım!” dedi… Nevrim döndü ve “Affedersin karıcığım, yanlışlıkla evi
çevirmişim!” dedim… Dünya ahret hayat arkadaşıma öyle demem aslında ama o an
öyle icap etti; “karıcığım” hançereme uyan bir kelime değil ve sanki aldatan
kılıbık ağzı gibi gelir bana… Şimdi o kelimeyle de uğraşmayalım; zaten her
kelimenin benden sanki alacağı var…
Hayli sessizlik ve boğaz gıcığından
sonra ses baritonlaştı ve “Ben filan buyrun…” dedi… Ben de, kendimi yeniden
tanıttım ve “Affedersin kardeş, zât-ı âliniz canım deyince ben de karım
zannettim!” dedim… Aman sonra bir tevazu, bir tevazu; sesimi alamamış, adımı
yanlış anlamış… Sık sık görüşelim filan nameleri, ben de en efendi halimle, tabi
ya biz baba dostuyuz “Sııık sık…” diyerek, ahizeyi gediğine koydum…
Ben yalnız patronların turfasını turfandasını
değil;
Tekmil zübükzâde aziz efendileri;
Şecerelerini, şecerelerinin
budağını
Tanırım…
Bunlar her yanı kökten kurtlanmış
yeni bir insan ırkıdır; GDO mahsûlü bile olabilirler…
Dinî, millî, mahallî kimlik
bildiren bütün özelliklerini dış cephe boyası gibi kullanırlar… “Homo-economicus”un
çukurlaşma seyrinde dibe kadar alçalmış; karar noktasında “homo-boru”luğa terakki
etmişlerdir…
Asrîliğin merkez ülkelerinde de bu
tür memeliler vardır, hem çoktur ama onlarda dış cephe boyası yoktur, riyasız,
hilafsız borudurlar… İşte bunlar günün birinde adamın hası olabilirler de; bizdekilerin
U dönüşü yapıp, yeniden insaniyet halkasına erişmeleri zordur, hatta
mühürlenmişlerse mümkün dahi olamayabilir…
Çünkü rol kesmeye devam
etmektedirler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder