25 Mart 2015 Çarşamba

NEŞET ERTAŞ YAZISIDIR

Çimdiğim ırmak, güzergâhım bozkır. Bu yüzdendir bizim oraların demeleri daha derin işler ve düşündürür. Geleneğin dinç, diri kelimeleri ve çağrışımları cihetinden bakılırsa, “Kenardan geçeyim yol sizin olsun/Ağular içeyim bal sizin olsun.” türküsünün hem bir omuzu düşüktür, hem de aslan gibi bir duruşu vardır. “Kenardan geçeyim…” dünya karşısında bir hakikatli dervişin diyebileceği sözdür. Dünyalıların ahvaline kapılmayıp, kenardan geçmek gerekir. Çünkü dervişin bir ayağı üzengidedir; durmaması gerekir.
Şöyle bir atmosfer meselâ: Fırat’ın hazineleri açığa çıkmış da, beyler kıran kırana yarışmaktadırlar. Derviş, kenardan geçerek engebeyi aşıyor. Mükellef sofralara tenezzül etmeyip, “Ağular içmeye” razı oluyor. Ağulu aşı bala çevirme inceliği, kenarda kalmışların koştuğu bir türküde bile kırık hava renginde hissedilmektedir. Abdallar, kendilerini kat be kat aşan ve kendilerinin de tam anlamıyla bilincinde olmadığı seslerin, renklerin taşıyıcılarıdır. Bozkırın bir tarafında türkü çığıranlara abdal denilmesi geleneğin hangi telinin koptuğunu gösterir.
Türkünün “Bozkır dedikleri büyük kasaba/Severler güzeli gelmez hesaba!” dizeleri fıkır fıkır oynuyor ve oynatıyor. Neşet’iyle nam salan abdalmeşrep tezene pek muhteşemdir. Abdaldır, kenarda kalmıştır ama munis ve müşfiktir; yeraltından akan bulanık bir hesabı yoktur. “Yol sizin olsun!” bir serzeniş bildirir, seste bastırılmış bir isyan var ama bölücülük yok. Kim ne niyetle söylerse söylesin; bu avaz, öznesinden bağımsızlaşarak can iliğimize değmektedir. Bozkırın gök gürlemesi, sapı güdük bağlamaların puslu havalarına asla benzemiyor. Hem usûlde, hem esasta derin ve derinlikli bir fark var.
“Yol sizin olsun!” denilenler kimlerdir?
Merkeze varınca kendilerine uzak duran, uzaklaşanlaradır bu hitap. “Mehmetçik Mehmet”in bir tür sitemidir. Kıvrak kıvrak oynatırken, bir ucundan da derin derin acı sızdıran türkünün şakağına baktığımızsa: Acının üstüne örtüp, “Oynayalım bari düşman çatlasın!” tavrına işaretler bulabiliriz. “Haydi, gel gel aslan Mustafa’m aman/Amanin gel gel gel garip başlı yârim vay vay!” dizelerini, bize yabancı olmayan böylesi bir vakur tavra yaslandırabiliriz.
Bence türküde bir Mustafa ve bir de meselâ Zeynep var!
Türkünün gövdesi erkek, nakaratı ise hanımdır. Mustafa, kenardan geçeyim, ağular içeyim feryadıyla kahırlanırken; Zeynep garip başlı yârine “Gel gel!” diyerek kucak açmaktadır.
Mustafa da en nihayet Mehmetlerden bir Mehmet’tir.
Neşet Ertaş…
Ruhun şad olsun, şad u handan olsun…

Bizim Sivas Yazıları, ‎19 ‎Mart ‎2015 ‎Perşembe, ‏‎11:29:51

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder