8 Haziran 2014 Pazar

DİKEY DEVLET DİKEMEZSE PARALELİ DİKİLİR

Siyasetin felsefesini de, sosyolojisini de okur, okuturum. Lazım olduğunda söyleyecek sözümüz vardır ve boldur. Var ve bol olduğu için de çoğu kez susarım; söylesem de cari “gazeteci mütefekkir” vasatında kimseye faydası olmaz, bana ise zarar verir. Şu kadarını söyleyelim: Siyaset, seyis kökünden türetilmiştir; seyis at terbiye eder. Öyle ise işin terbiye ile alakası vardır. Terbiye edilmesi gereken, katı dünya gerçekleridir; katı dünya gerçeklerini en rasyonel bir biçimde yumuşatıp, uygulanabilir hale getirmek, insanın yararına işler hale getirmektir siyaset. Başka şekillerde de ifade edilebilir, şu an bununla iktifa edelim…
Bir de siyasete yüklenen çarpık, avamî ama işe yarar bir anlam vardır. İktidara sahip olmanın yollarını en iyi şekilde kullanarak, idare etme şansına sahip olmak ve onu sürdürmek… Buna ben siyaset değil, iktidarda olma/kalma teknikleri derim. Bu tür teknikler, iletişiminden, bilişimine uzmanlar tarafından sürdürülür… Siyaset ilmi yahut felsefesi elbette bunun dışında bir şeydir. Çağdaş imkânları da kullanarak iktidar şansını artırmak mümkündür; yönetilenleri memnun etmediğinde, yönetenin iktidarı sürdürmesi ise mümkün değildir. Bazen üç gün çok uzun bir süredir; bazen ise on yıl çok kısa bir süredir. Zaman, muhatabına göredir; tek insan için ayrı, toplum için ayrı işler…
Mevcut iktidar son seçimlerde de görüldüğü gibi halk tarafından onaylanmıştır. Yüzdesi, oranı meşru sınırlar içinde neyse odur, konumuzun dışındadır. Bu husularda söylenecek her şey, günümüzde demokrasinin her ülkede tartışılan yanlarıdır. Son seçimlerde ortaya bir darbe teşebbüsü, bir de paralel devlet yapılanması ile giren iktidar, teknikleri yerinde kullanmış olabilir; ama bence esas, halkın yaşananları okuma tarzının böyle bir sonuç çıkardığıdır. Öyle ise siyaset, netice itibariyle reel ile alakalıdır ve “halk”ın tercihlerini anlamayı gerektirir. “Anlamak” ciddiyet ister, ne yazık ki bu ülkenin son model aydını çoğu kere anlamaz, anlasa da palavra atmak işine gelir. Atış yapma serbestliğini, tuttuğu taraf vermiştir; hakikat değil…
Paralel yapı var ya da yok; şu an konumuz o değil. Bir yapı yoksa da, bir “paralel faaliyet” var ve tabii paralel faaliyete imkân veren bir “boşluk” var. İktidar, pek çok iktidara nasip olmayan bir kuvvetle, meclis kuvvetiyle pek çok “yapısal” devrime girmiş, bazılarını başarmış; bazılarını da başaramamıştır. Bazılarının ise hiç farkına varamamış, akıllarına geldiyse bile henüz hiçbir eylemde bulunulmamıştır. Çok mu? Evet çok… Ben burada sadece paralel faaliyetlerle açığa çıkan birkaç noktayı belirtip, gerçek anlamda siyaset yapılması gereken alanlara dikkat çekeceğim. Kendini koruma ve iktidarda kalma refleksiyle kasıldığını müşahede ettiğim iktidar partisi ve yöneticilere faydası olur mu bilmem ama ben millet için lazım olanları hatırlatmış olayım. Kendini müdafaa refleksi içerisinde gördüğüm ve üretkenlikten nasipsiz Ak Parti parlamenter ve teşkilatlarının da okumasında bir mahzur yoktur.
1.    Eğitim alanında pek çok yetersizlik ve bu yetersizliklere tedbir alamama paralel bir eğitim faaliyetine imkân alanı açmıştır. Cemaat evleri mekanik bireyler yetiştiren, zekâyı üretkenlikte değil, teknik alanda işleten berbat birer eğitim kurumudur. Bu eğitim kurumları, aynı zamanda üniversite öğrencilerini koruyan, sahip çıkan bir önemli görevi yerine getirmiştir. Dikey Devlet olarak siz neredesiniz, neredeydiniz? Dersaneler de aynı şekilde mütalaa edilebilir, ayrıca üzerinde durmaya gerek yoktur.
2.    Dış politikada bir yenileşme olduğunu, hariciyemizin manevra kabiliyetinin arttığını kabul ediyorum. Ama özellikle Türk Cumhuriyetleri ile, paralel faaliyet gösteren örgüte benzer temaslar kurmak hiç mi aklınıza gelmedi. Kenya’da ABD liderinin akrabalarını bulup, onlarla iş münasebeti(!) geliştiren zekâya da lütfen saygı duyun. Türkçe Olimpiyatları gibi bir buluş ve organizasyon, devlet adabımıza yakışmıyor mu?
3.    Ak Parti’nin il il bütün milletvekilleri ve teşkilatları, genel merkezi de öyledir sanırım… Paralel faaliyet alanında at oynatanlar emniyet, üniversite ve diğer devlet kurumlarında kendilerine faydası olacak insanlarla temasa geçerken; iktidarın organları bu tür insanlardan uzak durmayı tercih etmiştir. Bugün Ak Parti denilince hantal, bakan ve milletvekilleri etrafında halkalanmış bir sosyete ile yoluna yürüyen bir yapı aklıma gelmektedir. Ak Parti’nin “Benim adamım” diye sahip çıktığı yetenekli insanlar yoktur; tam tersine kapalı, kendine güvenmeyen insanlardan oluşmuştur. İktidarda kalmak için mücadele yerine, ülke yararına istifade edilecek insanları tespit edip onlarla temasa geçmek aklınıza gelmez mi?
4.    TÜSİAD benzeri MÜSİAD’ın da bir harf farkıyla hayata geçirilmesinin kifayet etmeyeceğini, paralel faaliyetle organize çalışan iş adamları göstermiştir. Müteşebbislerimiz bugünün dünyasında çok hareketli olması gerekir, bu konuda noksanlılar mevcuttur ve paralel faaliyetlere yakın duran iş adamlarının başarılarından devlet olarak ders çıkarmak gerekir…
5.    “Bizdencilik” anlayışının ne sonuçlar doğurduğunu paralel yapı, her kurum ve kuruluşta insan devşirerek göstermiştir. Bu iktidar daha kuşatıcı bir “Biz” bilinci geliştiremediği gibi, liyakat yerine “Hamili kart” uygulamasını tercih etmiştir. Kendi getirdiği bürokratlar ise, rutin faaliyetlerle koltuğuna dikey oturan şahıslar olarak “seyirci” kalmayı tercih etmişlerdir.
Bu konuları, sayfalarca yazmak mümkün ama işin esasını söyleyeyim: Paralel Faaliyet gösterenler, Dikey Devlet’in yerine getiremediği görevleri yerine getirmişlerdir; doğrusunu yanlışını bir kenara koyarsak büyük bir işlev üstlenmişlerdir. Paralel faaliyetlerden öğrenilmesi gerekenler bir tarafa bırakılıp, sadece tasfiye işine girişmek uzun vadede milletin yararına olmaz.

İktidar, kendini sürdürmenin pratik tedbirlerini ve eylemlerini sürdürürken; “Paralel Yapı”yı doğuran eksiklikleri, bozuklukları bilmek, bulmak ve gidermek zorundadır. Siz “boş” olursanız, dolu olan mutlaka çıkar; “boşluk” bırakırsanız, o boşlukları istenmeyecek bir tarzda, hatta ülkenin aleyhine dolduranlar çıkar, çıkmıştır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder