6 Haziran 2014 Cuma

“KELİME HAVUZU”NDAN YOLSUZLUK ÇIKMAZMIŞ DEMEK Kİ

Evvelâ yolsuzluk denilen fiilin, neredeyse zina isnadındaki girdili çıktılı ispata benzer zorluklar vardır… İsnadı kolaydır ama yolsuzluk ispatı da, yolluluk ispatı da hukuken kolay değildir.  Veren-alan olunca iş bitmiyor… 17 Aralık harekâtına, ilke ve beyanatıma sadakatle daima karşı oldum. Bazı “mızmız”ların sert bulduğu netlikle aynı gün: Bu bir darbe teşebbüsüdür, ancak başaramamışlardır, sürecin sonunda ABD Büyükelçisi Riki gidecek, FG Türkiye’ye iade edilecektir demiştim. İlk gündeki kararımdayım; birinci kısım tamam, öbür tarafı tutmasa da olur; riki gitse n’olacak, miki gelse n’olur.
Darbe teşebbüsünün sağ kesimde açtığı fay kırılmasının etkisi sürer; unutulmasın kırıklar, enerjilerini de boşalttılar. İlk defa mülayim, mütebessim çehrelerin adrenalinleri yükselince nasıl celallendikleri, içlerindeki enerjiyi bazen azgın bir biçimde saldıklarını da görmüş olduk. Bence bu önemli bir tecrübedir…
Darbe tutsaydı ve başbakan ve kabine aynı gün der-dest edilip “Yassıada” yahut benzeri bir yere tıkılsaydı, işlem tamamdı… Asaletli darbelerden tasdikli hâkimlerimiz anında yargılar, gazeteler vasıtasıyla hükümet üyelerinin Merkez Bankası’nı soyarken resimlerini basarlardı, iş olur biterdi. Bugünün teknolojisiyle işte bu mümkündür; inandırıcı da olabilir; bir de hazırkıta bekleyenler sokağa dökülürdü kimse gık çıkaramazdı. Darbe Mahkemesi kurulamadı, iş normal mahkemeye kaldı. Normal mahkeme dijital kayıtlarla, tapelerle kolay kolay karar veremez; bu kayıtlar illegal yoldan alınmışsa iş daha zor… Bir de suçlanan benim gibi bir taşra gazetesi yazarı değil, ülkenin başbakanı ise mümkün değildir.
Hâlâ dört ayağının üstüne düşüp, yolsuzlukların varlığı konusunda ısrarlı olanları anlıyorum ama ben “normal hukuk mahkemeleri”nde işin nasıl olacağını söylüyorum. Sizin birilerine yolsuz demeniz, onların da size yollu demesi bir ön ve iç yargıdır; bu ön ve iç yargıları medya yoluyla algı operasyonuna da döndürebilirsiniz. Bunun da şartı darbedir ve hem de çok kuvvetli darbedir… Böyle bir operasyon sonucu ABD’nin Irak’a sırtlanlar gibi çöktüğünü unutmayın…
Şu an 6 Haziran 2014, saat 17.30 ve TÜBİTAK Başbakan ile ailesinin kayıtlarının sahte olsuğunu açıkladı. Rapor şöyle:"Yapılan spektrum incelemesi sırasında tespit edilen, kaydın içinde gözlemlenen çok sayıda 'çıkıntı' bu kaydın çok sayıda farklı kayıttan yararlanılarak oluşturulmuş bir montaj olduğunu ortaya koymaktadır. Montajda dikkat çeken bir husus, konuşma bütünlüğünü sağlamak için sadece tüm kelimelerden oluşan bir montajdan farklı olarak, kelimelerin dahi parça hecelerden oluşturularak, istenen yeni kelimenin türetilerek ortaya çıkarıldığı ilginç bir uygulama ortaya konmuştur.”
“Mustafa Yeşil’in askerleri” ince çalışmış anlaşılan. Hazret, bizzat El Cezire’ye, 2010 yılından beri hazırlandıklarını söylemiş ve bir enerji birikmesinden bahsetmişti. Demek ki, cümleleri kelimelere bölmüşler, kelimeleri hecelere ve sonra operasyon için düğmeye basmışlar; yani düğme olarak sivil cunta baş ve azalarına basmışlar…
Duyuyorum ve hâlâ “Ama yolsuzluk var!” diyorsunuz… Doğru olabilir ama kin ve nefretinizin boyutlarını da biliyorum, nerden bileyim kinle mi adalet duygusuyla mı böyle celalli sözler ediyorsunuz. Sizin de güya yolunuz var, yollusunuz ama o da izahtan ve ispattan varestedir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder