Millet
sürü tabii efendim(!), ama en azından koyun sürüsü; koyun temiz bir hayvandır.
Millete "sürü" benzetmesi yapanlar, olsa olsa sürüngene
benzetilebilir. Gerçi onlara da yazık, kendilerince hâlleri, lisan-ı halleriyle
yerine getirdikleri mesaileri vardır...
Peki, millet neden sürü?
Peki, millet neden sürü?
Bu
kafadanbacaklıların kıymetini takdir edemediği için...
Oysa
takdir ediyor ve kendine "sürü gözü"yle bakanlara Dünya Bankası
uzmanlarından WP gazetesinden daha doğru okuyor... İşin bir başka tarafı da şu: Bu benzetme
içinde hayvanî bir kin barındırıyor; parçalayıcı ve bölücü bir kin... Aslında
başka bir milletten olabilirler ve ancak böyle izah edilebilirler; ama o da
değil... Çünkü bir aidiyeti olması insanın, eğer iradesi ile ise onu başka bir
millete düşman etmez; aidiyetimiz iradî tercihimiz değildir... Bir ihtimal
daha var, gayr-ı insanî bir varlık olmaları...
Başka ihtimal de aklıma gelmiyor...
İnsanlık içinde bir yeriniz olması için en yakınından başlayarak,
en uzağına kadar ait olduğunuz insanlık âlemine saygı duymayı öğreneceksiniz.
Önce o adımı atmadıktan sonra, zorunlu mekân birliği bizi, beni mesela, bu
tiplerle asla yakınlaştırmaz... Bu zevatın “hümanizma”yı kucaklamaları, kendi
ülke ve insanına hayın bakmaları ise artık müktesep vasıfları hâline geldi…
Millete “sürü” teşbihinde bulunanların tam zıddı bir yere,
aşırı yüceltip “Bizim Millet, en büyük millet!” muhabbetini
konuşlandırabilirsiniz. Milletler insanlardan oluşur ve insan kendi iradesiyle
bir millete mensup olmaz… Nerede doğmuş ve yetişmişsek o aidiyet üzerine
yaşarız. Bilinçli olarak bu aidiyeti red, kabul söz konusu olabilir. Bir insan
kendi aidiyetini reddetse bile, kimliğin dış unsuru sosyal bir realite olarak
karşısına dikilir. Samimi ihtida etse de adı “Dönme”ye çıkar; kimi dönme der
arkasından, kimi dönmemiş. Bunun, tarihimizle doğrudan alakalı olduğunu
düşünüyorum, kavmi ile dini tefrik edilemez…
Başka bir zaman açmak kaydıyla bir noktaya ufaktan dokunup
geçeyim. İslamiyet ruhbana değil, kitaba dayandığı için kurumlaşma niteliğine
sahip değildir. Böyle olunca da yabancılaşan Müslüman kimlikli bazı insanlar İslamı,
hristiyanî bir süzgece tabii tutup deist, ateist olabilir; hatta Türk
kaldıklarını da varsayarak başka dine geçebilirler. Bu geçicidir, zaman içinde
Türk kalamazlar ve onlar da dinî aidiyet kurdukları toplum tarafından “Dönme”
olarak adlandırılabilirler. Böyle şeyler yaşanır, yaşanmaktadır…
Millet insanlardan oluşur ve insanların ahlak ve
kişiliklerinden farklı bir kader yaşayamazlar. Bu yüzden “millet dalkavukluğu”
içinde pek çok tehlikeyi barındırır. Kişi kavmini sevmekte hür, sevmesi de pek
tabiidir ama muaşerette adalet ve namus esastır.
Milletini eleştiremez misin? Babanı eleştirirken nasıl edepli
ve ölçülü olman gerekiyorsa, aynen o çizgi tutturmak kaydıyla. Aslını inkâr
eden haramzadedir; yok haramzade değil de ağzını doldura doldura “Bu millet
adam olmaz!” demeyi sürdürüyorsa, millet dışı bir varlıktır; yani kesinlikle
insanlık dışıdır… Nefretle doludur ama bu nefretini siyasi yahut ideolojik bir sahtekârlıkla
örtmektedir.
Kimseye “Go home!’” demem tabii, “tahammül mülkü” iddiamla
ters düşerim; sadece terbiyeli olmalarını tavsiye edebilirim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder