Bendeniz şehitliğin ne olduğunu dünüyle bugünüyle bir aileye neler
yaptığını yaşayan birisiyim. Büyükdedeme yakılan ağıtı dedem okurdu, tekrar
tekrar aile o hüznü yaşardı. Şahadetin sonrası yetimlik, perişanlık;
seferberlikten diri çıkan harp kaçkını ailelerin çocukları nutuk atma şansını
bol bol yakaladılar; bize ağıt düştü. Bazen o ağıtı bugüne taşıyalım notaya
alıp herkesin tasarrufuna açalım teklifleri de oldu, ama “Od düştüğü yeri
yakar” ağıt da doğduğu yerde kalsın. Büyükdedem yaşasaydı ailem çektiği
sıkıntıların hiçbirini çekmeyecekti. Şahadeti küçümsemek aklımdan geçmez,
kendim için temenni bile ederim, ancak çocuklarımızdan uzak olsun. Onlar vatana
olan borçlarını kanlarıyla değil, emekleriyle ödesinler, vatanlarını daha
yaşanılır bir ülke kılmak için ter döksünler; aileleri şehitlik maaşıyla değil,
helal kazançlarıyla dimdik ayakta dursunlar. Onların anadan doğma birer
“Mehmetçik” olmaları mahfuz kalmak şartıyla ve herkesin saygı duyduğu ahlak ve
meslek sahibi birer “Mehmet Bey” olmalarını isterim.
Terörle mücadele asimetrik bir savaştır, özel yetiştirilmiş kuvvet
ve sağlam istihbarat gerektirir diyen bir hakiki kurmay subaya karşı, hemen bir
savaşçı(!) cevap vermişti. Cevap şu: Terörle mücadele özel kuvvetlere havale
edilirse, vatan sevgisi azalır. Bu cevap, Mehmetçik savaşsın, şehit olsun ve bu
yolla vatan sevgisi artsın(!) demektir. Kan ile vatan sevgisi olmaz, kaldı ki
aynı ağızların “Mehmetçik” kavramına karşı savaş açtığını henüz unutabilmiş de
değiliz. Bizleri vatanın manevi değeri konusunda aydınlatmaya çalışan kim
olursa olsun sahtekârdır. Vatanı alnımıza zimmetli biliriz ama arsa cinsinden bir
değeri de vardır; vatanı için her şeyini veren vermeye hazır olan pek çok
memleket evladının başını sokacak bir yuvası yoktur. Vatanın gerçekten
sevilmesini istiyorsanız, çocuklarımızı yaşatın onlara aş, iş ve ev sahibi
olmalarını sağlayın.
Bir milleti savaşa sokmak değil barış içinde yaşatmak gerek,
askeri yaşatanı ve yaşaması için bütün gücünü kullananı millet, sever… Tarihimizin
önemli şahsiyetlerinden biri Sultan Hamit’tir. Tarih, gayr-ı resmî yahut resmî
tarih ne derse desin millet derinden derine onu sevmişti, hâlâ sevenleri
vardır. Sevginin vesikası uzun bir ağıttır ve bir bölümü aynen şöyle:
Bizden selam edin Sultan Reşad’a
Kınalı beşikler kaldı köşede
Sultan Hamit gerek “asker yaşada”
O da halledildi Devrana bakın
Urus cephesinden yükseldi duman
Bu karanlık günler gider bir zaman
Gelinler dul kaldı uşaklar üryan
Şu Devlet-i Âli Osman’a bakın
“Sultan Hamit gerek asker
yaşada” feryadının altında yatan halk serzenişi belli ki bir kısım aydın
ve siyasetçi için o günlerde fark edilmemiş, bu günde henüz fark edilmiyor.
Millet, evladını yaşatanı daima sever.
Dökülen gözyaşlarının samimiyetinden asla şüphe edilemez; bütün
derdimiz gözyaşı dökülmeyen bir ülkede yaşamaktır. Terörden siyaseten medet
uman özünde “Mehmetçik”ten farkı olmayan gençlerin kanını akla zarar
pazarlıklara alet eden kürtler ise terörist bile olamazlar, alelade çapulcudurlar.
Devlet olmak ise başka bir şeydir; mutlaka her türlü istismarın üzerinde bir
feraset göstererek kanı durdurmalıdır. Terörün maliyeti sadece bilinen kayıplardan
ibaret değildir; başka ve önemli dertlerimiz üzerine konuşamıyor, geleceğimiz
üzerine ise konuşamıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder