24 Şubat 2014 Pazartesi

TURGUT CANSEVER’İN YADİGÂRI “KALE EVLERİ”NİN AKIBETİ

“Kale Evleri” projesinden en azından konu ile ilgilenenlerin haberi vardır…
Bu proje adı iyice silikleşen bir şehir için gerekli idi…
Devamı da getirilebilirdi…
Şimdi de gerçekleşebilir ama köprünün altından çok sular geçti ve şu an o proje, maketinin yapıldığı biçimde inşa edilemez. O maket tarihî bir belge hükmündeydi, imha edilmesini hâlâ hazmedemiyorum…
Bu projeye karşı çıkanların, tek projeleri ise kentsel dönüşümdür. Kentsel dönüşümün tek hedefi, son ahşap dokuyu müteahhitler için arsa haline getirmektir. Belediye başkanlarının da başka bir projeleri yoktur. Şu anda aday adaylarına ve onların çevrelerine baktığımda bunu çok net görebiliyorum. Şehre hâkim olma arzusuyla çıldırmış, herşeyi mübah kılan insanların boşu boşuna birbirine taraf olacaklarını düşünmem. Korkum o ki, bu tür bir kadro iş başına gelebilir. “İyisi olmaz yenisi olur!” demiştim, önümüze gelen ise “Hem yenisi, hem de daha kötüsü” olabilir.
Çünkü Sivas, sivil halkın zayıf olduğu, merkezi müdahalelerin bu yüzden belirleyici olduğu bir şehirdir. Bu yüzden bir avuç milletvekili, siyasetçi, iş adamı, medyatör ve tabana doğru yayılan hempaları daima etkindir. Sivas’ın gerçek anlamda faziletli olmayı esas alan sivil dayanışma ve örgütlere ihtiyacı vardır. Her alanda; siyasette, belediyecilikte, üniversitede, işveren dünyasında, baroda vs. böyle bir şuur sıçramasını başaramayan bir şehir, açık bir yolsuzluk alanı haline gelir.
Bugün Kale Evleri projesi, merhum Turgut Cansever’in tasarladığı biçimde gerçekleştirilemez. Çünkü yeni inşaat mevzuatı; o malzemeler, teknik ve inşaat teknolojisiyle mimari projeler gerçekleştirmeye engeldir.
Bu proje yine gerçekleştirilebilir ve eskisinden daha sağlam ve yeni mevzuata da uygun hale getirilebilir. Yolu da: Baştan sona kadar işin içerisinde olan ve Turgut Bey’le beraber çalışan kızı ve damadı ile temasa geçmek olabilir. Değiştirilir, yenilenir, ilaveler ve çıkartmalar yapılı ama gerçekleştirilebilir.
Temennim “Daha kötüsü” olmamasıdır. Çünkü her iş “yukarıdan” bağlanıyor, yaşananlar bir demokrasi ve fazilet mücadelesi değil; “yukarısı” kuvvetli olanın mücadelesi biçiminde geçmektedir.
Şunu da belirteyim: Bana gardınızı gösterip, tavır geliştireceğinize; etrafınıza dizdiğiniz destekçilerinizin siciline bakın. Söylediklerim ne sizin, ne şehir halkının kararını etkilemez. Bana gelince şu şundan daha “ehven” düşüncesiyle sandığa gitmem, adayı beğenmezsem kim olursa olsun oy vermem. Sırf tuttuğum takımın adayıdır diye yolunu, yoldaşını yanlış gördüğüm birine vereceğim oyun hesabını da veremem.
Ölümün yok olduğu bir dünya yoktur; hesabımız da daima tutulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder