“Kale Evleri” projesinden en azından konu
ile ilgilenenlerin haberi vardır…
Bu proje adı iyice silikleşen bir şehir
için gerekli idi…
Devamı da getirilebilirdi…
Şimdi de gerçekleşebilir ama köprünün
altından çok sular geçti ve şu an o proje, maketinin yapıldığı biçimde inşa
edilemez. O maket tarihî bir belge hükmündeydi, imha edilmesini hâlâ
hazmedemiyorum…
Bu projeye karşı çıkanların, tek projeleri
ise kentsel dönüşümdür. Kentsel dönüşümün tek hedefi, son ahşap dokuyu
müteahhitler için arsa haline getirmektir. Belediye başkanlarının da başka bir
projeleri yoktur. Şu anda aday adaylarına ve onların çevrelerine baktığımda
bunu çok net görebiliyorum. Şehre hâkim olma arzusuyla çıldırmış, herşeyi mübah
kılan insanların boşu boşuna birbirine taraf olacaklarını düşünmem. Korkum o
ki, bu tür bir kadro iş başına gelebilir. “İyisi olmaz yenisi olur!” demiştim, önümüze
gelen ise “Hem yenisi, hem de daha kötüsü” olabilir.
Çünkü Sivas, sivil halkın zayıf olduğu,
merkezi müdahalelerin bu yüzden belirleyici olduğu bir şehirdir. Bu yüzden bir
avuç milletvekili, siyasetçi, iş adamı, medyatör ve tabana doğru yayılan
hempaları daima etkindir. Sivas’ın gerçek anlamda faziletli olmayı esas alan
sivil dayanışma ve örgütlere ihtiyacı vardır. Her alanda; siyasette,
belediyecilikte, üniversitede, işveren dünyasında, baroda vs. böyle bir şuur
sıçramasını başaramayan bir şehir, açık bir yolsuzluk alanı haline gelir.
Bugün Kale Evleri projesi, merhum Turgut
Cansever’in tasarladığı biçimde gerçekleştirilemez. Çünkü yeni inşaat mevzuatı;
o malzemeler, teknik ve inşaat teknolojisiyle mimari projeler gerçekleştirmeye
engeldir.
Bu proje yine gerçekleştirilebilir ve
eskisinden daha sağlam ve yeni mevzuata da uygun hale getirilebilir. Yolu da:
Baştan sona kadar işin içerisinde olan ve Turgut Bey’le beraber çalışan kızı ve
damadı ile temasa geçmek olabilir. Değiştirilir, yenilenir, ilaveler ve
çıkartmalar yapılı ama gerçekleştirilebilir.
Temennim “Daha kötüsü” olmamasıdır. Çünkü
her iş “yukarıdan” bağlanıyor, yaşananlar bir demokrasi ve fazilet mücadelesi
değil; “yukarısı” kuvvetli olanın mücadelesi biçiminde geçmektedir.
Şunu da belirteyim: Bana gardınızı
gösterip, tavır geliştireceğinize; etrafınıza dizdiğiniz destekçilerinizin
siciline bakın. Söylediklerim ne sizin, ne şehir halkının kararını etkilemez.
Bana gelince şu şundan daha “ehven” düşüncesiyle sandığa gitmem, adayı
beğenmezsem kim olursa olsun oy vermem. Sırf tuttuğum takımın adayıdır diye
yolunu, yoldaşını yanlış gördüğüm birine vereceğim oyun hesabını da veremem.
Ölümün yok olduğu bir dünya yoktur;
hesabımız da daima tutulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder