Ak
Parti iktidar partisinin resmi adıdır. Bu ad Adalet ve Kalkınma kelimelerinin
bir araya getirilmesinden oluşturulmuş, güzel bir buluştur. AK, hem kolay
söylenişi, hem de kültürümüzdeki karşılığı itibarıyla temizliğe işaret eder.
“Kalkınma”, iktisadi bir terimdir; bir ülkenin hava alanı, yol, fabrika gibi endüstri
toplumlarında olması gereken alt yapı faaliyetlerini kapsar. Bu faaliyetler,
adaletsizliği beraberinde getirir, bu da yeni değildir. AK Parti modernizmin
bütün gereklerini gerçekleştirmeyi esas alan bir partidir. Bütün dünyada ve
bütün toplumlarda bu hedefler “Adaletsiz” bir biçimde iktidardan nemalanan bir
orta sınıfa daha fazla hizmet eder. İktisatta kanundur…
Kalkınma,
birilerini adaletsiz bir biçimde yukarılara ve tepeye taşırken, birilerinin
tarlasından yol geçirir, birilerini işsiz bırakır, şehirleri yıkar, ırmakları
kurutur. Yükselen ve tüketim alışkanlıklarını dünya görüşünün önüne koyarak
“liberal” olan kesimler, devletle barışık bir tavan oluştururlar. Bütün bunlar yaşanmış
şeylerdir; Ak Parti de istisna değildir, sadece Türkiye’ye özgü renkleri
vardır… O renkler benim için önemlidir, karartıları bile önemlidir.
AK
kelimesini bu partiye baştan itibaren layık görmeyenler AKP dediler; aslında
çok bir anlamı yok ama buna muhalif bir simgeleştirme denilebilir. “Akepe” diye
hitap edince, muhalif olduklarını da ifade etmiş olurlar. Bazı insanlar da AK
Parti ile başladılar, siyasi hesap ve çıkar farklılıkları ortaya çıkınca AKP
demeye başladılar.
Aslında
AKP’li denilecek bir kesim vardır ve kızmanıza havet yokyur. Hiçbir renge ve
görüşe sahip olmayan, hem devletçi, hem milliyetçi, hem kapitalist ve hem de
“Tayyipçi” olan kesim, AK Parti’nin muktedir ve hâkim rengidir. Kalkınanlar ve
bürokraside tercih edilenler hep onlardır: AK Parti’nin üst kesimleri onlarla
iş tutmayı siyaseten pek severler.
Bir
de “AK” adamlar vardır…
Canı
yanan vatan evlatları; eski Ülkücüler, Alperenler ve tabii esaslı bir biçimde
Milli Görüşçü’ler… Bence bu kesim AK Partinin samimi destekleyicileri olup,
AKP’yi tabanda hâlâ AK tutanlardır… Ancak, bürokraside, iş alanında bir şekilde
üste doğru tırmanan AK’ların büyük bir bölümü, kişilik erozyonuna
uğramışlardır. Bu durumu ben “Kalkınma”nın tabii sonucu olarak bulmaktayım.
Üzülüyor muyum? Elbette üzülüyorum…
Dün oturup Başbakan’a, Başbakanlığa, Milli
Eğitim Bakanı’na, Bakanlar’a yazdığım layihalara ve ikazlara baktım; sunduğum
projelere göz attım… Bazıları önce sevimli karşıladı ve zannetmiş olmalılar ki,
söyleyip geçeceğim ve yanağımdan makas aldıracağım. Ben gönlünü ferahlatmak
için söz söyleyenlerden olmadım ama “Tavanda” AK saydıklarımızın nasıl “Kirli
Beyaz”a dönüştüğünü de müşahede ettim. Bazı dostlar(!), telefonlarımızı sildi,
bazıları “Mahsus selam!” ile gönlümüzü aldı, bazıları bahaneler üretti. Benim
öyle etkili dostlara ihtiyacım yok: Gönlümden sildim…
2005’ten
beri yazmışım, arşivim öyle gösterdi, içinde nefsim için tek bir talep yok…
İl
teşkilatlarında da AK adamlar mutlaka vardır ve muhteremdirler, samimidirler
ama AKP hâkim bir zihniyettir; meselesiz, dertsiz ve sıradan çıkarlarla işleyen
bir mekanizma vardır… Anadolu bu konuda çok daha talihsizdir…
Paralel
olayına karşı, tam bir “Seferberlik Bilinciyle” Sn. Tayyip Erdoğan’a destek
verdim, bu aslında millete ve vatana verdiğimiz kıymettir. Tabii, bizim
desteğimize ihtiyacı da olmayabilir, AK Parti’ye ve Sayın Cumhurbaşkanı’na
“siyasi çıkar” bağıyla bağlı medyası da, askerleri de kendisine yeter. Kendi
adıma sadece görevimi yerine getirdim: Seferberlik anında tek soru sormadan, cepheye
koşmak şiarımdır… Şiarımızdır, diyeceğim ama billahi “Siz kimsiniz” diye
sormalarından çekiniyorum. “Sen kimsin?” diye soran sorsun; umurumda değil…
Mevzu
hem uzun ve hem de derin…
Ben
AK olan herşeyin daima yanındayım, yanında da değil ta içindeyim…
Ve
AK’laradır hitabım…
Uzun
ve derin mevzular, bestekârlara ilham verir…BİZİM SİVAS, 19.08.2014, 14.16
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder