MÜNAVEBELİ
DARBELER ZİNCİRİ
Darbe
mağduru olmaktan emekli olduğumu zannediyorum. Çok küçük bir azınlık hariç,
bütün halk aslında darbe mağdurudur. En kötü sivil yönetim, en baba asker
yönetiminden bin kat, bin kattan daha fazla yeğdir. Benim darbeler karşısında
genel ilkem budur. İyi terör örgütü
olmayacağı gibi, iyi askeri yönetim de olmaz; aslında her ikisi de terörizmi
felsefe olarak benimsemiştir. Mısır’da darbe ile gelen Sisi’nin saçtığı teröre bakmak
kâfidir; Nişanyan gibi bakanları ise insandan saymakta zorlanıyorum.
Cemal
Gürsel “Aga” idi, baba rolünü ise Kenan Evren iyi oynardı. Cemal Aga güttüğü
koyunların aslında nasıl bir çakal sürüsü olduğunu asla anlayamadan öldü. Kenan
Baba ise reşit olmayan çocuklarına kıyan bir cinnetin aktörü olduğunu idrak
etmek şöyle dursun, son ana kadar savundu. İktidar olmadan asayiş meselesine
çözüm getirmek mümkün değil miydi? Mümkündü ama “Cumhurbaşkanı Kenan Paşa!”
olmak dururken, demokrasi kaç kuruş eder. Yirmi Sekiz Şubat da silindir gibi
geçti tüm ülkenin üzerinden. Bu darbelerin birinde çocuk, birinde genç, birinde
orta yaşlardaydım. Tam bitti derken “Gezi 17-25” münavebeli hareketlerini
endişe ile izledim. 15 Temmuz gecesi mezkûr münavebeli darbe ile bağlanabilecek
özelliğe sahiptir. Münavebeli matkap gibi işledi bu süreç ve son darbeyi vurdular
ama olmadı, inşallah olmaz. İlk andan itibaren saçtıkları dehşet terörizm
dışında hiçbir şeyle izah edilemez. Beynelmilel bağları var mı bilemem ama
meclisi bombalaması, sivilleri katletmeleri taşıdıkları potansiyel şiddeti
gösterir.
Darbenin
kıydığı kesimler kimler olursa olsun, faciadır. Gençler ölür, aileler batar,
esnaf iflas eder, dış dünyada itibarın sıfırlanır. Dün gece başbakanın
açıklamasıyla bir darbe teşebbüsü olduğunu anladığımda korktum elbette ama
çocuklarıma bildirmemeye çalıştım. “Sokağa çıkma yasağı” ilan ettiler, halk
sokaklara döküldü; TRT’yi işgal edip darbe bildirisi okudular, sivil kanallar
(CNN Türk dâhil) sertçe ve mertçe tavır koydular. Meclisi, sivilleri,
cumhurbaşkanının kaldığı mekânı bombaladı ve ateş açtılar; halk dimdik ayakta
ve meydanlardaydı. Çok sayıda şehidimiz var ve bu darbe teşebbüsünde şehit
edilenlerin gerçek anlamda “demokrasi şehidi” sıfatını hak ettiklerini
düşünüyorum.
Gece,
itiraf edeyim harekete geçmekte azıcık geciktim, ne yapalım cücükken gözümüzü
korkuttular. Çocuklarımı ben değil, onlar beni yönlendirdi ve hurma dalından
asamı yanıma aldım ve maaile yürüyüşe geçtik. Meydana giderken bazıları
dönüyordu. Şık giyimli bir hanımefendi görevini yapmış ve evine dönüyordu,
bayrağını kızıma verdi. Sabaha doğru eve döndük, olay netleşmeye başlamıştı ve
azıcık da olsa rahatladım. Azıcık diyorum, çünkü hâlâ çok büyük sıkıntılar var;
kuvvet komutanlarından haber alınamadı. Allah korusun, bu vahşiler her
alçaklığı işleyebilecek tıynette oldukların fiilen gösterdiler.
Bu
darbe:
1.
Teşebbüsü ordunun demokrasinin kurtarıcısı değil, katılımcısı olduğunu
göstermesi açısından;
2.
Türk halkının “kolektif bilinci”nin sivil yönetimden yana olduğunu; olmakla
kalmayıp açık tavır aldığını göstermiştir. Bu tavır bir ilktir.
3.
Meydanlarda her siyasi görüşten insan vardı ama hiçbir siyasi kesimi hedef alan
slogan ve saldırı yoktu. Darbeye karşı tam bir direniş haline şahit olduk.
4.
Darbenin başrolünde Fetöcü ve bir kısım kemalist subaylar olduğu tahmin
edilebilir. Halkı arkalarına alarak cüretkâr tavırlar aldılar ama ne sosyal
medyada ne de sokaklarda karşılık bulamadılar.
5.
Ezan sesinin, vatan sevgisiyle bütünleşmesi ise hamasete kurban edilmeyecek
kadar derin bir hasretin ifadesiydi.
Tekmil
şehirlerimizi ve Sivas halkını kutluyorum.
Şehitlerimize
rahmet, vatanıma selamet diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder