SULTAN VE TEBAA
On bir ay tebaadır, Ramazan
Sultan...
Samimi olarak On bir ayın
Sultanı diyenlerdensen; vaktini, zamanını tebaa kılmaya devam etmelisin.
Tebaa olmak da derece derecedir. Kökten bağlananlarda
da var işin içinde, yarım yamalak ve iğreti bir ilmek gibi de… Bir de
hafazanallah tebaa gibi gözükenler de vardır…
Gayret etmek lazım, Sultan’ın bahşettiklerinin
kadrini kıymetini bilmek lazım... O zaman her ay Ramazan, her gece kadir olur;
dünya mis gibi olur; mis, mis… Sultanın on bir ay sonra seferden dönüşünü
beklersin iştiyakla.
Keşke Ramazan bitmeseydi demiyorum, keşke
Ramazan’ın imkân açtığı ahlakın devamını getirebilsek. Bektaşi’nin hınzırlığına,
hattâ örtük küfürle söylediği söz doğru… Nazeninim, “Ramazan gider, bir daha
gelir; bu kulun ise bir daha gelmez!” diye, zekâ gösterisi yapmış. Evet, zekâdır,
melâmet değil; ayırt etmek lazım. Öyle ise her Ramazan’dan, bir dahaki seneye
göremeyecekmişiz gibi hayat bulalım; o sayılı günleri zaman ırmağının ab-ı
hayatı bilelim.
Kendime diyorum, kendime,
kendime, kendi kendime; billahi kendime...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder