30 Mayıs 2014 Cuma

MEDENÎ KATİLLER

Mısır’dan örnek versem, müslim, gayr-ı müslim, solcu, sağcı vs. farklı siyasi yahut ideolojik gerekçelerle “Oh olsun!” bile diyenler, çıkacaktır. Hatta, uzaktan öldürülen bir genç kızın arkasından “Bakire mi gitti?” cümlesini yazıp, “sosyal paylaşım”da bulunan insanımsı mahluklar bile tanıdım. Suriye desem, anında bütün cinayetlerin üzerine çıkan ve katliamlara meşruiyet arayan hayvanlar görürsünüz. Özellikle en iğrenç mezhep taassubu,  diplomatik ve siyasî kıyafetlerle karşınıza “insaniyet” olarak çıkar…
Şu gözlerim, İslami ahlak düsturlarını, modern kabilesinin yahut cemaatinin lehine eğip büken öyle yazarlar tanıdı ki, Suriye’ye sadece diplomatik ve siyasî(!) bakma vicdanına sahiptir. Bunlarla aynı dine, kıbleye sahip olduğumuzu bile düşünmüyorum. Bunlar münavebeli din taşıyor; Cuma Müslüman, cumartesi Yahudi, pazarları da hristiyan. Sertim evet, bunların “ Altı ay bizim putlarımıza, altı ay da Muhammed’in tanrısına tapalım!” teklifi getiren şahsiyetten farkları yok. Maksat, denizaşırı muhabbetler, ticaretler, nemalar zarar görmesin…
Komşulardaki darbelerin hemen arkasından “Müslüman Kardeşler Cemiyeti’ne şiddet yakışmadı!” diye yazan, “Yolsuzluklar ne kötü be birader!” sahtekârlığıyla dürüstlük numarasına yatan allameleri de ibretle seyrettim.
İçimizde Avrupa’nın ikiyüzlülüğümden, emperyalizminden müşteki pek çok zevat vardır; biraz da “Ülke, Ulus, Adapazarı” deyince “eleştirel islamcı aydın” oluyorsun. Tabii, birileri de “Görüyor musun, emperyalizme karşılar!” deyip, sizi takdis edince oluyorsunuz kardeş… Avrupa’nın ikiyüzlülüğü, Batı’nın her fırsatta Türkiye’ye saldırması, Ortadoğu ülkelerindeki savaşlara ve darbelere yan çıkması dürüst bir tavırdır; esas sahtekâr olan içimizdeki kiralık ve satılıklardır…
Peki, hiç mi insan tarafları yok?
Var elbette…
“Kimyasal” ile öldürmek katliamdır, varil bombası ile yahut tek tek uzaktan avlayarak öldürmek meşrudur. Üstelik cemaatimsi örgütlerin ve hempalarının yaydığı gibi, kimyasalları Türkiye satmıştır Suriye’ye(!). Nasıl kolay değil mi, kendi tuttuğunuz katilleri aklamak, tutmadıklarınızı da katil ilan etmek? Bunu yaparken, birileri “hümanizm”e, birileri dine, birileri de modernliğe atıfta bulunabiliyor; bence bunların yerlisi yabancısı, dinlisi dinsizi yok: Alayı insanlıktan nasipsiz ve bu nasipsizlik alayını aynı millet yapıyor...
Darbeyi darbeye, diktatörü(!) diktatöre tercihi de anlarım; ama cinayetler ve katliamları hangi gerekçeyle olursa birini birine tercih edeni, siyaseten kullananı anlayamam, yani insan olarak anlayamam.
Eskiden de vardı ama bu kadar aleni değildi, şimdi aleniyete kavuştu… Katliamlar konusunda tek satır yazmayan ama Türkiye'nin diplomatik hatalarına on yazı ayıran ağzı beddualı, gönlü dualı yahut tam tersi “yeşil kiralık”lar var… Tabii, cumada Müslümanlarla saf tutmayı, güzel koku sünnetini yerine getirmeyi de ihmal etmiyorlar.
Okumuşları hain, mızmızları uşak; efendilik, bir tek İngiliz çivisiyle çaksan gider bunlara… Hani, “İngiliz Beyefendisi” derler ya aynen öyleler; öldürürken soğukkanlı, yalan söylerken diplomatlar.

Bir İngiliz kadar sevmiyorum bunları…

BİZİM SİVAS YAZILARI, 30 Mayıs 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder