4 Eylül 2011 Pazar

Ömer olmak kolay değil!

Mustafa Ateş, MTTB`nin Sivas ve Erzurum şubelerinin abisiydi. Titiz bir teşkilatçıydı, öğretirdi; nam-ı diğer Ataş idi; Ateş değil, Ataş.

Adının Ataş olarak söylenişi, yerliliğine delildir, “Bizim Ataş” gibi bir samimi derinlik ifade eder. Ataş kırılmıştır ama kimseyi kırmamıştır; el-hak gönlü geniş bir arkadaştır. Ataş’ın İstanbul’da da havası vardı ve taşralı pek çok genci merkeze taşımak için çırpınmıştır.

“Abi” öyle kolay kolay kimsenin kazanabileceği bir makam değildir. Mustafa Abi’nin Erzurum’daki has adamlarından biri de Ömer’dir. Ömer gerçekten akıllı ve yetenekli bir gençti; elinde bond çanta, büyük adam havasını daha o zamanlardan estiren bir yapısı vardı; nam-ı diğer Prof. Dr. Ömer Dinçer, şimdi maarif bakanı. Ömer’in intihal davası düzmecedir, çünkü donanımının çalıp çırpmaya ihtiyacı yoktur; merhum Sabahattin Zaim Hoca’nın herşeyine kefil olduğu nadir adamlardandır. Bir de Ataş’ın yanında durmuştur, huyundan huy kapmış olmalıdır; sınıf arkadaşları yazılı sınavlarda bilmediği soruları Ataş’a çaktırmadan gösterirlermiş; o da gözlerini yumar, sinirlenirmiş; çünkü “Kopya çekmek haramdır, hırsızlıktır!” diyen bir ahlâka sahiptir. Enseyi karartmayın, Anadolu az çok Ataş gibi adamların yurdudur ve onlar artık taşralı da değil, dünyalıdırlar; arzın merkezine doğru seyahat etmektedirler.

Ömer şimdi bakan; en zor bakanlık görevi onun, en önemli bakanlık görevi onun; bilen bilir. Ekonominin çağın ruhuna(!) uygun bir şekilde ön plana çıkarılması aldatıcıdır; insan kalitesi (terbiyesi) yüksek olmayan bir toplumun refah düzeyinin yükselmesi onu efendileştirmez. Kölelerin smokin giymesi zaten çok komik bir manzaradır. Ecnebi filmlerde zaman zaman görürsünüz, kısa don ve tişörtle oturan bir efendiye; smokinli ve papyonlu bir şef garson hizmet etmektedir. Bu sahne çağın ruhunun arkasındaki uşak profilini yansıtmaktadır; heyhaaat!

Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu hakkında başarı başarısızlık değerlendirmesinin zamanı geçti; geçti o demler. Her iki bakanın zamanında milli eğitimin kitap, alet edevat, teknolojik imkânlar konusunda bir genişleme ve büyüme söz konusudur; buna yatay büyüme denilebilir. Şimdi dikey büyümenin, sıçrama yapmanın zamanıdır. Göz boyayan yönelik teknolojik yatırımlar artık bir şey ifade etmiyor; yeni nesiller dilsiz, yeni nesiller göreneksiz, yeni nesiller “çoktan seçmeli” ama manasız bir hayat yaşıyor… İnsanla ilgilen Ömer, insanla; bu çocukların bir suçu yok, çark onları bu hale getirdi.

Şu maarif teşkilatının yöneticileri kadar liyakatsizini görmedim; içlerinde hakiki anlamda talim ve terbiyeden anlan insan sayısı çok az… Gayretsizler, bürokratikler ve sadece yönetici olma telaşesindeler. Bakan bey, kendine “yiğit” ve “sevdalı” adamlar bul; gerekirse hizmetiçi terbiye (talim değil) kursları düzenle, çalıştır bu adamları. Kafa yorun, yolunu bulun; çocuklarımız kitapla, sanatla, dil sevgisi aşılayarak, meslek aşkı kazandırarak eğitin. Üniversiteye gelen son kuşakların gösterdiği kesinlikle şu: Liseyi bitiren bir öğrencinin kitap sayılabilecek beş adet kitap okumamıştır. Kitapsız toplumdan hiçbir halt olmaz!

Halk, çoğunlukla benimsiyor sizleri; amirinize “Tayyip” diyor, bu “Bizim Tayyip” anlamına gelir; hatta “Tayyip Abi” diyenler bile var! Ben ısrarla bu iç stratejik derinlik arzeden teveccühe liyakatinizi bekleyenlerdenim! Zatınıza da bütün soğukluğunuza ve konuşurken yaptığınız “gaflara” rağmen “Bizim Ömer” umuduyla bakıldığını bilmekteyim. Bu derinliğin hakkını verirsiniz umarım. Şimdilik sadece “Ömer”siniz; hizmetiniz olursa hakikaten, halk hakkınızı teslim eder. Sizi öyle güzel isimlerle anarlar ki; hem dünyanıza hem ahretinize yeter. Artanı eşe dosta dağıtırsınız…

Soğuk kalın, aman değişmeyin; bence tabii haliniz… Bana da “Ne soğuk adam” diyenler vardır, ne yani bu yaştan sonra estetik yaptırıp da daima tebessüm eden bir ağza, çatılmayan bir kaşa mı sahip olayım? Artistik işler yapıp huzura çıkma, hakikatin gereğini yap; anlarız ve ayırt ederiz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder